Geleneksel kültürümüzde aşure
Toplumsal bellekte yer eden Nevruz ve Hıdırellez gibi bazı önemli günler vardır. Aşure de çeşitli nedenlerle anılıp bazı ritüelleri uygulanan önemli günlerden biri olarak toplumumuzda yerini korumaktadır.
Aşure adı, dilimize Arapça "aşura" sözünden geçmiştir. İbranice "onuncu" anlamındaki "asor" sözünden geldiği de ileri sürülmektedir.
Aşure gününün ortaya çıkışı ile ilgili iki görüş bulunmaktadır. İlk görüş Nuh''un gemisinin karaya oturması, Hz. Âdem''in tövbesinin kabul edilmesiyle Nuh Tufanı''ndan artakalan ürünlerin pişirilmesi sonucu yapılan tatlı ve tufandan kurtuluşa Allah''a şükretmek amacıyla anılan kutsal gün oluşudur.
İkinci görüş ise Firavun''un zulmünden kurtulan Hz. Musa ve kavminin Muharrem ayının onuncu günü olan aşureyi bayram kabul ederek eğlenceler düzenleyip günahlarından arınmak amacıyla bir gün oruç tutmalarıdır. Hz. İbrahim''in ateşten kurtulmasından sonra düzenli olarak yılda bir gün tutulan oruç, İslam öncesi Arap kabileleri arasında da ramazan orucu çıkıncaya kadar devam etmiştir.
Aşure, kamerî takvime göre muharrem ayının onuncu günüdür. Bu günde tutulan oruca "Aşure orucu" denir.
Aşurenin, Musevilik inancında "Büyük Kefaret Günü" için kullanıldığı da Tevrat''ta görülmektedir. Aşure gününde oruç tutmak Yahudilere farz kılınmıştır. Onlar, yedinci ayları olan Tişrin''in onuncu gününe rastlayan aşureyi bayram günü sayarak birtakım merasimler icra eder ve bir yıllık günahlardan temizlenmek üzere bir gün oruç tutarlardı.
"Ramazan orucundan sonra en faziletli oruç, Allah''ın değer verdiği ay olan Muharrem ayında tutulan aşure orucudur..." diyen Hz. Muhammed, bir gün oruç tutan Yahudilere benzememek için sadece Muharrem ayının 10. günü oruç tutmamış 9-10-11. günleri oruç tutmuştur.
Sümerlerde doğan, başlangıçta peygamberler etrafında şekillenen çeşitli kutsal olayların gerçekleştiği gün olarak kabul edilen aşure günü, ramazan orucunun farz kılınmasıyla beraber İslam toplumu tarafından ikinci plana atılmış, Kerbelâ olayından önce bir ritüelken Hz. Hüseyin ve yakınlarının Kerbelâ''da şehit edilmesi etrafında şekillenen bir matem günü haline sokulup anmaya dönüşmüş, nefis ile mücadele etmek olan Muharrem orucu ile bu ay yas ayı olmuştur. Bu ay bazı Bektaşiler, Miraz Muhammet Naki''nin Kumru mahlası ile kaleme aldığı ve halk arasında Kumru Kitabı adı ile bilinen (Kenzül-Nesip), önce Karacaahmet torunlarından Ali Rıza Efendi tarafından en son da Adil Ali Atalay (Vaktidolu) tarafından Can Yayınlarınca yayımlanan, Hz. Muhammed''in vefatından sonra Ehlibeyt''inin çektikleri ve Kerbelâ olayını anlatan kitap okunarak yas tutulur. Muharrem ayının ilk gününden itibaren on gün oruç tutulur. Bu on gün süresince su içilmeyip vücudun su ihtiyacı sulu yiyeceklerle karşılanır. Et yenmez, hiçbir eğlenceye katılınmaz, az yiyecekle mütevazı bir oruç tutulur.
Hz. Hüseyin''in Kerbelâ''da şehit edilmesi de muharremin onuncu günü gerçekleştiği için, aşûre günü aynı zamanda, İslâm tarihinde son derece acı, acıklı ve üzücü bir olayı hatırlatma özelliği de taşımaktadır. Muharrem ayının 10. gününde aşure, yaygın olarak Hz. Muhammed''in torunu Hz. Hüseyin''in Kerbelâ''da şehit edilişini anmak için yapılmaktadır.
Kerbelâ hadisesi her Müslüman''ı derinden etkilemiştir. Peygamber hanedanına layık görülen bu zulmü İslam dünyası asırlardan beri nefretle anmaktadır. Bu nefretin sembolik yansıması olarak da hiçbir Müslüman, çocuğuna Yezit adını koymamıştır.
Osmanlı dönemindeki aşure ritüelleri saray merkezli olmuş ve saray himayesinde halkın katılımıyla bir geleneğe dönüşmüştür. Fatih Sultan Mehmed (ö.1482) tarafından yaptırılan Topkapı Sarayı, aşure geleneğinin yaşatılmasında en önemli mekânlardan biri haline gelmiştir.
Türk İslam kültürü açısından önemli bir yere sahip olan Muharrem ayı Klasik Türk edebiyatına da yansımış bu ay etrafında farklı içeriğe sahip şiirler kaleme alınmıştır. Divan edebiyatında taziye içerikli şiirlerin bir kısmı da aynı çerçevede yazılan şiirlerdir.
Osmanlı''daki sosyal ve kültürel hayatın şekillenmesinde önemli rol oynayan tekkelerde birçok ritüel, tasavvufî mahiyette ele alınıp onlara özel anlamlar yüklenmiştir. Aşure geleneği de bu görüş çerçevesinde, tasavvufî anlamlarla şekillenmiştir. Bu bağlamda en önemli görevi Bektaşîler üstlenmekle birlikte diğer tarikatlarda da bugünü anmaya yönelikler pratikler gelişmiştir.
Bu yıl aşure, Muharrem ayının onuncu günü olarak kabul edilen Aşure Günü, 18 Ağustos 2021Çarşamba (bugün) ya da bugünden sonraki günlerde gerçekleştirilecektir.
Aşure geleneğini uygulayan toplulukların bugüne yükledikleri anlama göre aşurenin içine konan malzeme, yapılış tarihi ve amacı değişiklik göstermektedir. Aşure, bu geleneği uygulayan topluluklara göre çeşidi ve sayısı değişse de içine konan malzemenin çokluğu ile ün yapmış bir yiyecektir. Bu yiyecek genel olarak kabuğu alınmış aşurelik buğday ile birlikte, fasulye, nohut, kayısı, ceviz, üzüm, incir gibi bakliyat ve yemişlerin uzun süre kaynatılmasıyla pişirilir.
Türkiye''nin hemen her yerinde yapılan aşurenin içindeki malzemeler de yöreden yöreye değişebilir. Mısır, bakla, börülce gibi malzemeler katılıp üstüne de tarçın, nar ve susam eklendiği görülür. Bazı yörelerde aşure pekmezle tatlandırılır.
Muharrem ayının onuncu gününden itibaren "aşûre" pişirilerek dağıtılması geleneği, günümüzde halk tarafından güzel bir uygulama olarak sürdürülmektedir.