Geçmişin Mirasından Geleceğin Umuduna; Bir Ülkücünün Yolculuğu...
YENİÇAĞ’ın kapılarını aralamak ve okuyucularıyla buluşmak, seçimlerle ve günlük hayatın getirdiği zorluklarla boğuşan vatandaşlarımıza YENİÇAĞ gazetesinden seslenmek; benim için büyük bir onur ve aynı zamanda derin bir sorumluluktur.
Bir insanın yaşamı boyunca karşılaştığı zorluklar ve aldığı kararlar, sadece kişisel tecrübeler değil, aynı zamanda toplumsal bir vicdanın yansımasıdır.
Habererk kuruluşundan bu yana, yirmi yılı aşkın bir süredir, düşüncelerimi yazıya döküyorum. Her satır, gelecek nesillere bırakılmış bir not, bir mirastır. Çocukluktan gençliğe geçiş yıllarımda Ülkü Ocakları'nda başlayan ve altmış yaşımdayken ideolojik bir karşılığı olmadığını anladığım yaşam serüvenim, beni bugünlere getiren en değerli tecrübelerimden biridir.
Yaşadığım yıllar içinde, özgürlüğünden mahrum bırakılan binlerce insanın arasında yer alarak, idealler uğruna bedeller ödedim. Ancak bu süreçte anladım ki, geçmişe saygı duyarak ve geleceğe değerli miraslar bırakarak onurlu kişilikler olmak, asıl hedefimiz olmalıdır.
Bize miras kalan ve bizim de gelecek nesillere aktarmak zorunda olduğumuz değerler, maalesef zamanla çıkar gruplarının etkisi altında değişime uğradı. Halk için, millet için, Müslümanlar için düşünen; milliyetçiler, solcular, devrimciler ve İslamcılar, zamanla kendilerini bireysel çıkarların peşinde koşarken buldular.
Millete, halka, Müslümanlara, kısacası "vatandaşa" yazık oldu!
Altmış yıllık hayat yolculuğumun ardından, bir ülkücü olarak, toplumumuzun ve gelecek nesillerin daha iyi bir dünya inşa etmesi için gerekli olan değerlerin ideolojilerin ötesinde olduğunu görmek benim için bir uyanış oldu. Birlik, beraberlik, kardeşlik ve özgürlük gibi evrensel değerler, her türlü siyasi ve ideolojik ayrımların üzerinde tutulmalıdır.
Bugün, seçim ve geçim arasında kalan vatandaşın derdine deva olması gereken siyasetçiler, seçildiklerinde "geçim endişesi" yerine, "güvenlik endişesi" ile oy istiyorlar.
Hatta çağımızın en büyük soykırımlarından birinin yaşandığı Gazze'de, İstanbul Belediye Başkanlığı sonucuna bağlı vaatler yapılması anlaşılır gibi değil!
2002 yılından bu yana iktidarda olanlar, 2024 yılında güvenliğimizi mahalli seçim sonuçlarına bağlıyorlar! Silahlı kuvvetler, polis, istihbarat gibi devletin bütün güçleri varken, terörü alt etmek için belediye başkanlıkları mı gerekli?
Mevcut devlet gücünde zabıta ve itfaiye eksik mi?...
"Kırk katır mı istersin, kırk satır mı?" diyen padişahın hükmü karşısında çaresizce boyun eğen vatandaş gibiyiz.
Sebep olduğu krizlerden dolayı yüzde bir oy alması mucize olan, “cumhur ittifakının” hala seçimin en önemli kazananı(!) olma ihtimali karşısında, vatandaşa umut aşılaması gereken muhalif siyasetçilerin gündemi; “DEM partisi” nereye girer, nereye giremez!
Varlığını, güvenle birleştiremeyen siyasetçinin varlığı, temel sorunumuz olmaya devam ediyor.
Not: Değerli YENİÇAĞ okuyucuları Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun.