MHP’nin şifreleri kırıldı mı?
"PKK olağanüstü kongre toplayacak, silah bırakacak, barış gelecek ve demokrasinin önü açılacakmış. Sevr Anlaşması'na da barış diyorlardı ve Türk milletine nasıl bir cehennem yaşatacağı herkesin malumuydu. Bu ihanet metni Türkiye Cumhuriyeti'nin çöküş metnidir.
30 Ekim 1918'de imzalanan metnin şartları neyse, 28 Şubat 2015 tarihinde ilan edilen ihanet mutabakatı bunun aynısıdır. 10 Ağustos 1920'de imzalanan kirli paçavra Sevr ile 28 Şubat'taki ihanet metni arasında hiçbir fark yoktur. Sevr'i imzalayacak kadar küçülen 3'lü kadroyla, AKP'yi temsilen orada oturan 3 şahsiyetin yolları kesişmiştir.
AKP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum; lütfen düşününüz! Rezaletlere, bacayı saran düşmanlıklara nasıl suskun kalalım. Vatan satılırken hareketsiz mi kalalım... MHP olarak, AKP-HDP mutabakatına göz açtırmamakta son derece kararlıyız..."
Yukarıdaki alıntıladığım konuşma, 03-03-2015 tarihli MHP gurup toplantısında Sn. Bahçeli’nin konuşmasından.
O zaman ki çözüm sürecini “Sevr anlaşması” olarak işaretlemiş.
Şimdi barıştan kast ettiği ne?
DEM açısından Lozan süreci mi başlatıyor MHP?!
MHP’nin şifreleri kırılmış belli!
Oysa nice zorluklarla, bedellerle bugüne geldi MHP…
Şifreleri kırılıp, yeni şifrelendirilen(!) MHP, ülkücüler ile barışmadan PKK uzantısı dediği DEM ile barışmayı, bu barışmayı ülke gündemine taşıyarak “yeni çözüm sürecinin fitilini ateşlemeyi” başardı!
Şaşırmadan siyaseti artık kimse takip edemiyor!
Siyaset, tarihin her döneminde, özellikle toplumsal krizlerin yoğunlaştığı dönemlerde, vatanseverlik ve ihanet kavramları temellendirilmiş ve bu iki kavram arasındaki ince çizgi, siyasi retoriğin temellerinden biri hâline gelmiştir.
Türkiye'nin yakın siyasi dönemlerine, bu çizginin nasıl sürekli değiştiğine ve özellikle milliyetçi söylemler üzerinden yeniden tanımlandığına MHP üzerinden şahit oluyoruz!
Bu ince çizgi, siyasetin gücü elde tutma, yönlendirme ve tarihî gerçekleri siyasi çıkarlar doğrultusunda yeniden yorumlama çabalarıyla daha da karmaşık hâle geldi. Böylelikle siyasetçi topluma hesap veren değil, seçmenden aldığı gücü seçmeni sindirerek kullanan bir güce ulaştı!
Yazan çizenler başta olmak üzere, iktidar siyasetçisine (Cumhur İttifakı da diyebiliriz) laf söylemek büyük cesaret istemeye başladı.
Dün ülkenin geleceğine iddiaları olanların, bugün kendi beklentileri için her sözü ayakta alkışlayan siyasetçilere dönüşmesini hayretler içinde seyrediyoruz.
Sözü değiştiğinde hiçbir “mahcubiyet” yaşamayan siyasetçi tipolojisi, ülke geleceğini ipotek altına alıyor.
Öte yandan, vatandaş geçim derdine düşürülürken, ülke kaldıramayacağı bir badirenin arifesine getirildi! İstilacı göçmenler ve bölücülerden yakamızı kurtaramamak gibi kronik bir sorunumuz var artık…
Ülke adeta cinnet geçiren insanların vahşi cinayetleri ile dehşet içinde meşgul olurken, vatandaş olarak ülkeyi yönetenlerin gündemini artık takip edemiyoruz. Manşetlerdeki ülke ile yaşadığımız ülke, çok benzerlik göstermiyor artık! Bir ülke var ama herkesin ilkesi ve ülkesi farklı!
Ülkeyi yönetenler sorunları milletin sırtına yüklerken, ülkenin milliyetçileri “yeni açılım/çözüm süreçleri” ile meşgul. Şöyle ki; “Geçmişteki gibi bir şey söz konusu olamaz. Eskisi kötü bir dönemi çağrıştırıyor” diye daha soft “barış süreci” sunuyorlar!
İçeriği herkesten meçhul bir barış!..
Ülkede İslamcılar, milliyetçilerin şifresini kırdılar! Ve kendileri milliyetçileri ve ülkücüleri şifrelediler… Artık kim milliyetçi, kim ülkücü “onlar” karar veriyor.
Ve bizde bu şifreyi kıracak akıl ve ülkü bırakmadılar…
Son bir soru: MHP ülkücülerle barışmayı ve ülkücüleri barıştırmayı düşünüyor mu?