Mazisine yabancılaşan bir parti: MHP
Çok ciddi bir süreçten geçiyoruz.
Bir Salı sabahında -Öcalan- çağrısıyla uyandık!
Ne yazık ki bu süreci yönetecek yetkin bir kadro yok. Tam bir kaht-ı rical hâli yaşıyoruz.
Rahmetli Türkeş’i, Demirel’i, Erbakan’ı, Ecevit’i mumla arıyoruz!
Bağırıp çağırarak, güçlü liderlik olmuyor.
Liderlik sorun çözmektir. Ülkenin problemlerine neşter vurmaktır. Vatandaşı yarınından emin hâle getirmektir. Millî bütünlüğü sarsacak her türlü provokasyona hazırlıklı olmaktır. Kangrenleşmiş meselelerde doğru kararlar almaktır. Gece hayal edip, gündüz uygulamaya kalkmamaktır.
Geçmişte yapılan hatalardan ders almak, şahsi beklentileri millî menfaatlerin önüne almamaktır. En önemlisi temsil ettiğin düşüncenin tarihine, misyonuna, şerefine uygun hareket etmektir…
Bahçeli’nin hain Öcalan’ı Meclis’e davet etmesini yüzyıl düşünsek ihtimal vermezdik. Rüyamızda görsek hayra yoramazdık! Herkes farklı hareket etse de milliyetçi bir siyasetçi, millî vakardan, ülke birliğinden taviz veremez, vermez diye inanırdık!
Son on yıldır yaşadıklarımıza bakarak; MHP’nin ikna edilemeyeceği hiçbir konunun olmadığı çok açık bir gerçek!
İngiliz ajanları şeyh Abdullah (John Philby), Thomas Edward Lawrence ne yaptı ise MHP onu yapmaya kodlandı!
MHP bu süreçte PKK’yı Kürtlerin temsilcisi konumuna yükselti.
1999’dan bu yana öyle bir MHP’li kadrolar oluşturuldu ki, salı günü MHP TBMM grup toplantısında gördüğünüz gibi, Sn. Devlet Bahçeli ne yaparsa yapsın ayağa kalkıp alkışlıyorlar!!!
Türkiye’de “kurumsal milliyetçilik” işgal edilmiş, teslim alınmıştır.
Bireysel milliyetçilik bağ, bahçe, bostan işlerine terfi ettirilmiştir!
Öcalan, gelip TBMM’de konuşacak ve terör bitecekti(!) Terörün bir numaralı sorumlusuna terörü bitir çağrısı yapmak siyasi cinnettir! Akıl tutulmasıdır, deliliktir.
Aynı hikâyeleri 8-10 yıl kadar önce de duymuştuk. Kandil kadrosu ve bileşenleri ile anlaşılmış, merkezin yetkileri yerele devredilecek, karşılığında Sn. Erdoğan’a çok istediği Cumhurbaşkanlığı verilecekti. Demirtaş, “seni Cumhurbaşkanı yapmayacağız” deyince her şey bitti.
Şimdi aynı delikten bir daha geçiliyor. Hendek teröründe şahadet şerbetini içen yüzlerce güvenlik görevlisi unutuldu. Onlar bir hırsın kurbanı oldular.
Masada yine anayasanın değiştirilmesi Sn. Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanı seçilebilmesi var. İki süreçte de pazarlıkların merkezinde Sn. Erdoğan’ın istekleri var. Terörü sonlandırmak bu esas meselenin (iktidar süresinin uzatılması) yanında bir yan unsur gibi gözümüze sokuluyor!
Uzun uzun mülahazalara gerek yok. Mesela ABD’nin Temsilciler Meclisi’nde bir teröristi konuşturduğunu hayal edebiliyor musunuz? Veya Çin’in, Rusya’nın, Almanya’nın...
Kimse bunları aklından bile geçiremez. ABD’nin Bin Ladin’e ne yaptığını hep beraber gördük. İsrail’in Hamas ve Hizbullah liderlerine yıllardır ne yaptığını görüyoruz.
Bu ülkeyi yönetenler de binlerce insanın hayatına mal olmuş bir hainin Meclis’te konuşturulmayacağını pekâlâ biliyorlar(!) Ama ihtiraslar, beklentiler daha ağır basıyor!
Daha Bahçeli’nin sözlerinin yankısı bitmemişken teröristler TUSAŞ’ı bastı!
Olay tam olarak aydınlanmadan bir yorum yapmak istemiyorum. Alçakça bir saldırıdır, şiddetle lanetliyorum.
PKK eylemi olduğunu ifade ediyorlar. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum…
TUSAŞ’a saldıranların, yüzlerce eylemini hatırlıyoruz. Sorumlusu bugün barış aradığınız Öcalan’dan başkası değildi!
Türk Milliyetçiliği iddiasında bir liderin daha dikkatli, daha özenli olması gerekmez mi? 24 yıl Öcalan’ın idamını askıya almak yetmiyormuş gibi, şimdi de Öcalan aynı el tarafından hapisten çıkarılmaya çalışılıyor! Bahçeli, idam askıya alınırken cezası idamdan ağırlaştırılmış, müebbede çevrilmiş olanların şartlı tahliyeden yararlanamayacağını bile bilmiyor. Öcalan’ı kurtarmak için ‘umut hakkından’ bahsediyor!
Umut hakkı bir grup ağırlaştırılmış müebbet mahkûmunun başvurusu üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı bir kararın sonucu. Hâlbuki bugüne kadar AİHM kararlarını tanımıyoruz diyorlardı. Avrupa Konseyi bu konuda Türkiye’yi defalarca uyardı.
Bahçeli zımnen, Apo söz konusu olunca AİHM kararlarını tanırız, diğerleri için tanımayız mı diyor?
Bu bir ülkeyi felakete sürükleme projesidir. Sevr’in Kürdistan ayağının tedricen devreye sokulmasıdır.
Sn. Bahçeli’nin konuşturulması tamamen milliyetçilerin tepkilerini azaltma maksadına yöneliktir. Ama ters tepecektir… Milliyetçiler çok şükür “mankurtlaşmamıştır”…
Oy kaygısı yaşamadığı için bu riski aldığını söyleyenler var. Bu MHP seçmenine hakarettir. Milliyetçi seçmen, oyunu değersizleştiren bu düşünceye tavır almalıdır ve alacaktır. Hiç kimse milliyetçi seçmenin vatan sevdasını küçümseyemez…
Sn. Bahçeli illa barışacaksa Ülkücülerin hikâyesiyle, O muhteşem hikâyenin içindeki çilekeş ülkücülerle barışmalıdır.
Türk Milleti ağırbaşlıdır. Ama Sn. Bahçeli’nin bu davranışındaki çıldırmışlığı fark edecek kadar da feraset sahibidir…
Bu yıkım projesine karşı “parti ayırımı olmaksızın bütün vatanseverlerin ortak tepki göstermesi ülkenin bütünlüğünü korumak için” şarttır. On binlerce vatandaşımızın ölümüne azmettiren cinayet elebaşı bir hain, elbette Gazi Meclis’te konuşamaz!
İYİ Parti lideri Sayın Müsavat Dervişoğlu’nu ruh ve cesareti ayağa kaldıran konuşmasından dolayı tebrik ediyor, alkışlıyorum.
Sayın Dervişoğlu, Cumhur İttifakı’ndan ana muhalefete sıkışan kalbimize su serpiyor…
Son sözüm bu süreçte, Vatanı babalarının malı sanarak vatandaşa “hiç” muamelesi yapanlara; şeytan azapta gerek…