Gayrimüslimlerin dünyası
Osmanlı’yı ekonomik açıdan âdeta esir alan Zarifîlerin son temsilcisi Yorgo L. Zarifi, hatıralarında, Osmanlılar hakkında şunları yazıyor:
“Teokratik bir devlet olan Türk Devleti, egemenliği altında yaşayan halkların iç işlerine karışmazdı... Türkler, egemenlikleri altında bulunan halklar arasında, en az Rumları küçümsüyorlardı.”
Zarifîler, 1821’de, şimdiki Yunanistan’ın kuruluşunu hazırlayan isyanın da maddî destekçilerindendir. Mora’da isyan çıkartmak için 1914’te Odesa’da (şimdi Ukrayna’da) kurulmuş Filiki Eteriya’ya para akıtmışlardır. II. Mahmud, isyancılara yardım ettiği için patrik IV. Grigorios’u ve hemen bütün ileri gelenleri asmıştır. Yorgo L. Zarifi’nin dedesinin babası, sıra kendisine gelecek korkusuyla 7 çocuğunu aldığı gibi bir gemiye binip Odesa’ya kaçmıştır. Hatta kaçarken kucaktaki en küçük çocuğunu kalabalık arasında dadısıyla birlikte rıhtımda kaybetmiş ve ancak 10 yıl sonra kavuşabilmiştir. Ortalık durulunca dede genç Zarifi, önce Mora’ya gider. Bakar, işler umduğu gibi değildir; cebine Yunan pasaportunu koyup tekrar “Poli” ye yani Konstantinopolis’e (İstanbul) döner. Burada, ileride kayınpederi olacak Zafiropulos’un desteği ve “zekâ” sıyla zenginleşir. Abdülhamid daha şehzadeyken Zarifi’nin “deha” sından faydalanır. Gelirlerini düzene koyar, borçlarından kurtulur. Padişah olduğunda dede Zarifi’ye vezirlik teklif eder. Vezir olabilmesi için dede Zarifi’nin Yunan vatandaşlığından vazgeçmesi gerekmektedir. Zarifi asla buna yanaşmaz.
Adamların Yunanistan’a bağlılığını görüyor musunuz?!
***
Pera neresi? Beyoğlu’na önceleri Pera denirdi. Pera Yunancadır. “Üstünde, tepesinde” demekmiş. Beyoğlu denize göre yukarıda kalıyor. Eskiden gayrimüslimler giderek “tepe”ye göçmüşler. Neden, biliyor musunuz? Tepe ve etrafı bağlık bostanlıkmış. Sonra elçilikler bu bağlık bostanlık yerlere yapılmaya başlanmış. Zengin gayrimüslimler, herhangi bir tehlike anında yabancı elçiliklere sığınmak için elçilik binalarının yakınına konaklarını inşa etmişler. Beyoğlu’nun göz alıcı binaları, zenginliği de buradan geliyor. Geçmişte apayrı bir dünya imiş... Türklerle hiç ilişiği yokmuş. İşleri Galata’da, evleri hemen “tepe” de, yazlıkları Vosporos’ta, yani Boğaz’da. Zarifilerin evi Galatasaray’da, İngiliz büyükelçiliğinin yanında, yalısı ise Tarabya’da. O yalı hâlâ duruyor.
***
Zarifiler “Rum milleti” için kazançlarını sebil etmişlerdir. Son Zarifi’nin heyecanı doruktadır:
“[Dede] Zarifi hayatta olduğu sürece, milleti her ihtiyaç duyduğunda servetinin bir kısmını seve seve vermiştir... Çoğu kez [yardım] heyecanı öyle şiddetli bir hâl alıyordu ki, insana bir Bizans akıncısının cesaretini hatırlatıyordu.”
Yorgo L. Zarifi, babası Leonida’nın annesiyle 1850’li yıllarda Atina’ya ziyaretini anlatır:
“Babam Yunanistan’a aklında tarihimizin destansı efsaneleri yer etmiş bir halde, bin bir hayalle gider. Coşkusu, karşı konulacak gibi değildir. Ayağını karaya basar basmaz diz çöker ve özgür vatanının toprağını öper.”
Babasının annesiyle kaldığı otelin karşısında topların bulunduğu bir hangar varmış. Yunanlılar, her pazar topları hayran hayran seyreder, “Bu toplarla Poli’yi [İstanbul] alacağız” derlermiş.
(Devam edecek.)