Fransa neyimiz olur?
Türkiye dışarıda güçlü bir kültür politikası takip etmelidir. TİKA gibi Yunus Emre Enstitüsü gibi kuruluşlarımız var. Bunların faaliyetlerini yurt dışında gözledim ve yazdım. Çalışma ve tesir alanları farklı. Elbette memnuniyet verici. Daha bütüncü, daha kaplayıcı politika geliştirmek gerekir.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron üzerimize üzerimize geliyor. Bütün Avrupa onun etrafında. R. T. Erdoğan, arada bir İspanya, İtalya, Almanya "mevkidaşlarına" (Bu "mevkidaş" ne derece uygun bir ifade?! Tartışılır.) telefon açıyor, hâl hatır soruyor. Macron'a da telefon açar, hâl hatır sorardı. Macron üç yıl önce: "Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'la her on günde bir konuşmak zorunda olan kişi benim." serzenişinde bulunmuş ve bizi kızdırmıştı. Macron'un danışmanı, bu sözleri tevil etti: "Macron'un Erdoğan ile ilgili sözleri onunla alay etmek ya da eleştirmek için değildi. Erdoğan ile yapılan görüşmeler her zaman çok ciddi geçiyor." dedi.
Akdeniz bahane edilerek üzerimize gelinmesi gösteriyor ki, Macron, sıkıntısından bahsetmiş. Bilmiyorum, diğer ülkelerin başkanları da böyle mi düşünüyor? Putin, R. T. Erdoğan'la telefonda şakalaşıyor bile... Ama bir bakıyorsunuz, erkesi gün PKK'nın adamları, Moskova'da en üst seviyede ağırlanıyor.
Fransa'da yayınlan bir kitaptan bahsettim dün. "France-Turquie une rilation comlexe" Prof. Dr. Haydar Çakmak'ın editörlüğünde hazırlanan "Geçmişten Günümüze Türk Fransız İlişkileri" kitabında dokuz makale yer alıyor:
Prof. Dr. Hale Şıvgın: Osmanlı-Fransız İlişkileri, Dr. Fatma Akkan Güngör: 1914-1918 Osmanlı-Fransız İlişkileri, Doç. Dr. Şennur Şenel: 1919-1922 Kurtuluş Savaşı Dönemi, Prof. Dr. Haydar Çakmak: 1923-1938 Türk-Fransız İlişkileri, Doç. Dr. Bilal Karabulut: 1939-1945 Dönemi Türkiye-Fransa İlişkileri, Erjada Progonati: 1946-1989 Soğuk Savaş Dönemi Türk-Fransız İlişkileri, Doç. Dr. Kürşad Turan: 1991 - 2017 Türkiye - Fransa İlişkileri, Prof. Dr. Haydar Çakmak: Ermeni Sorununda Fransa'nın Tarihi Rolü, Dr. Demir Fıtrat Önger: Ermenilerin Fransa da Hukuki Ve Siyasi Girişimleri ve Fransa'nın Tavrı, Doç. Dr. Mustafa Nail Alkan: Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri ve Fransa.
Keşke Fransız araştırıcıların da makaleleri olsaydı.
Şundan çekinmeyelim... Fransızlar veya başka yabancılar, makalelerinde aleyhimize netice çıkarabilirler. Yabancı farklı açıdan bakmıştır, bizim araştırıcılar doğru açıyı bulur. Bunları da düşünmeliyiz. İlimde bir doğru vardır. Eğer onlar bizim yanlışımızı yazmışsa, delil getirmişse, biz bunu kabullenmeli ve siyasîler bundan ders almalıdır.
En uzun makale Prof. Dr. Hale Şıvgın'ın. 30 sayfayı buluyor. Türk Fransız ilişkilerini baştan alıyor, 19. yüzyıl ortalarına getiriyor.
Son sözü Kanunî Sultan Süleyman'a bırakıyoruz:
"Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Rum'un , Dulkadiroğluları Vilayeti'nin, Diyarbakır'ın, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen'in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin, karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sulan Süleyman Han'ım.
Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko'sun..."
Bu mektup "Osmanlı neredeydi, nereye geldi?" sorusunun da cevabıdır.