"Fikri hür, vicdanı hür nesiller" miyiz?
Bu ülkede işlerin neden hep tersinden gittiğini anladım ben... Neden Cumhuriyetin insanları rahatsız ettiğini de anladım.
"Öğretmenler!" diyor Atatürk. "Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister..."
Ölçüt bu...
"Fikri hür, vicdanı hür ve üstüne üstlük bir de "irfanı hür" olacak...
Cumhuriyetin şartına bak...
Seviyeyi gör.
Yüksek düşüncenin kalitesine bak...
Vicdanımızın hür olmasına kim müsaade edecek peki?
Tayyip Erdoğan mı?
Onun sarsılmaz kalemşorları mı?
Büyük dava adamları olan vekilleri mi?
Yoksa Bahçeli mi?
Kim?
Hiçbiri...
Onların işi kendine köle vicdanlar ve kendine esir fikirler peydahladıktan sonra ezeli iktidarda kalmak. Biri parti iktidarını sürdürecek, öbürü ele geçirdiği devlet iktidarının kendisi olacak ve ölene kadar tahtta kalacak...
Onların Cumhuriyetten ve hürriyetten anladıkları bu... Köleleştirilmiş vicdanlar, esir alınmış idrakler, dili tutulmuş irfan...
Destekçileri efendilerinden daha zalim. Tarihte de öyle değil miydi? Kraldan çok kralcı olanlar, efendisinden daha zalim olmamış mıydılar?
İşte sorarlarsa size Cumhuriyetimiz ne âlemde, hangi seviyede olduğumuzu gösterin.
Önce ölçütlere bakın...
Bakın bakalım kimin irfanı hür?
Dahası irfan var mı, önce ona bakın.
Yok...
Vicdanlara bakın öyle ise?
Vicdanların ışığı sönerse, fikirler zaten dile gelmez; o hepten kararır.
Arkadaşlar parti içi iktidarlarda lider sultasını aşamadığına göre vicdanımızı istediğimiz gibi dillendiremiyoruz, fikrimiz baskı altında demektir.
Ülkede basın özgürlüğünden, düşüncenin aktarılmasına kadar hür basının önünde onlarca resmi polis aracı, yüzlerce posta zarfı birikip birikmediğine bakarak da meseleyi anlayabilirsiniz.
Cumhuriyetimizin geldiği seviye işte o biriken zarflar, gelen polis araçları kadardır.
Atatürk büyük adam...
Bu millet onu anlamadı.
O, vicdanı hür nesiller istedikçe, devlet içinde peydahlanan bütün paraleller vicdanlarımızın neden esir olması gerektiğini anlattı.
Kimi, din adına cemaatlerde insanların zihinlerini ele geçirerek sürüye dönüştürdü, kendi kölesi haline getirdi; kimi ideoloji adına sosyalizm, Marksizm, materyalizmin gizli mahfillerinde aynısını yaptı.
Marksizm'in doğduğu Avrupa'da Antonio Gramsci, Theodor Adorno, yeni Marksizm'i inşa edip, solu demokrasinin içinde yeniden tanımlarken, bizdekiler, militarizmi aşıp, yeniye ulaşamadı. Onlar hâlâ zihinlerine yerleştirdikleri 18. yüzyıl Marks, 20. yüzyıl Lenin virüs programıyla dünyayı çözümlemeye çalışıyor. Çünkü zihinleri belirli merkezlerdeki efendileri tarafından köleleştirildi.
Bireyselleşen toplum yerine ideolojik dinlerin müminlerine dönüşen bireylerin yetiştirildiği Türkiye'de Atatürk'ün aradığı ve Cumhuriyetle ilişkilendirdiği "fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek", beklenen düzeyde asla gerçekleşemedi.
Bunun böyle olduğunu bütün kölelerin efendileri istedikçe Cumhuriyete saldırmalarından anlıyoruz...
"Vicdanı hür, irfanı hür" Müslüman birey yerine, zihni teslim alınmış köle ruhlu Müslüman yetiştirilmeseydi, bugün saray tartışmalarına hiç gerek kalmayacaktı. Kötü işlettiğimiz parlamenter sistemin Cumhuriyeti kurduğu, Kurtuluş Savaşını kazandığı bir gerçek olmasına rağmen, parlamenter sistemi ortadan kaldırmaya kalkmayacaktık.
Gençliğinde virüslenmiş alternatif/paralel beyinler şimdi devletle, rejimle ve sistemle savaşıyor.