'FETÖ' mü kazansın!
Yazar, "Haberi okuyunca, içim cız etti." diyor.
Hapishane-anne-çocuk...
Yazardan öğrenelim ne olduğunu:
"Bir anne.. / Cezaevinde iken, doğum yapmak üzere hastaneye sevk ediliyor.. Doğumu yapıyor.. / (...) Bir gün sonra, bilemediniz, iki gün sonra, tekrar cezaevine konuluyor.. / Emzirme vesair zorunluluklar sebebi ile.. (...) 'Suç nedir' diye merak ettim.. / 'ByLock' imiş.. Tek bilgi, 'ByLock tespiti üzerine tutuklandığı'na ilişkin.. / Sadece ve sadece, ByLock tespiti sebebi ile bir anne hakkında tutuklama verildi ise, bu bir yanlış.. / Doğumu yaklaştığı halde, sadece ByLock iddiası ile tutuklanmış bir anne tahliye edilmedi ise ikinci yanlış.. / Doğumu sonrasında tekrar cezaevine konuldu ise üçüncü yanlış.. / Hele hele.. / ByLock dediğiniz programı henüz tümü ile çözemediniz ise.. Bir tarihte ByLock sebebi ile tutukladığınız kişileri, daha sonra, 'aynı IP'deki başka bir programa girmişler.. FETÖ ile bir bağları yokmuş" tespitini yapıp, tahliye ettirdiniz, hatta beraat ettirdiniz ise.. / ByLock sebebi ile tutuklama ne demek? / Bu tutuklamanın, FETÖ'cüleri cezalandırma değil, tam aksine FETÖ'cülerin ekmeğine bal sürmek olduğunu bile bile, doğumdan sonra dahi tutuklamayı sürdürmek ne demek? (...) Maalesef.. Tutuklamaya sevk edenler.. Tutuklama kararı verenler.. 'Biz yaparız, kimseye de hesap falan vermeyiz' modundalar.." ("Bir bebek üzerinden, önlenemeyen 'kara propaganda!'", Yeni Akit, 6 Şubat 2019).
Yukarıdaki satırlar Ali Karahasanoğlu'nun...
Ali, "Ak Parti", "Reis" deyince yere göğe koyamaz; "Cemaat" deyince yalın kılıç yürür. Kim kara propaganda yapıyor bilmiyorum. Bunun kara propagandası olmamalı. Birkaç günlük bebek kirli maksatlar için de kullanılmamalı. Herkes insanî bakmalı ve oluru için harekete geçmeli.
Ali, keşke bir mümin Müslüman olarak meseleye "kara propaganda"dan önce insanî yaklaşsaydı. Bir dram söz konusu. Olsun; Ali, aynı zamanda "avukat". Bir yaraya parmak basıyor.
Ne kadar darbeci varsa idam edin; sizinle beraberim. Ama bir zamanlar iç içe olduğunuz insanları, yok Cemaat'in kıyısından geçti, yok fi tarihinde sohbetlerine katıldı, yok gazetesine abone oldu, yok bankasına para yatırdı, yok selâm verdi diye dört duvar arasına tıkarsanız, işin nereye uzanacağını bir düşünün derim!
Ak Parti'nin Ankara Belediye Başkan adayı Mehmet Özhaseki hepimize hatırlatıyor:
"'Biz Müslüman insanız' dediler. 'Öğrencilerinizi verin yetiştirelim' dediler. 'Bakın yurt dışında ne güzel okullar açtık' dediler. 'O okullarda Türkiye'ye dost insanlar yetiştiriyoruz' dediler. Birçoğumuz da tabiî ki böyle konularda hassasız ve duygusal olduğumuz için de bunlara yardımlar ettik vs... Birçok insan bunlara saf ve samimi bir şekilde uydu ve yardım etti."
Çocuk hassasiyetimi burada kaç defa yazdım. İster Cemaat'ten, ister PKK'dan, ister başka örgütten... Çocuklar, devlete emanettir. Hapishanelerde yüzlerce çocuğun anneleriyle kaldığı haberleri çıkıyor.
Çok kişi, "itirafçı" denilen kişilerin kendilerini kurtarmak için, "Bu da sohbete katıldı!" diye ihbar ettiği için mahpus.
Onlar mahpussa, hemen bütün siyasîler hapsedilmelidir.
Bir denge kurulmalıdır. Bir sınır çizilmelidir. Tekrar tekrar yazıyorum, insanlarımızı "örgüt"e bırakmayalım; kazanalım.