Fetih şiirini kim yazdı?
Ayasofya'da Fetih Suresi okundu; ortalık ayağa kalktı. Saldıran saldırana... Fetih Suresi'nin okunmasının, dinî manasında ayrı bir siyasî gayesi de olmalı. Herhâlde, Yunanistan'ın, Yunanistan'ı el üstünde tutan AB ülkelerinin ve ABD'nin dikkatini çekmek, bir bakıma güç göstermektir.
Fetih Suresi'nin içimizde getirisi var, ama dışarıda da götürüsü var! Ayasofya bir sembol. Ayasofya Yunanistan'ın "kızıl elması".
Yunanistan, Batı'nın şımarık çocuğu. Ne yapsa tolerans gösterilir.(Maalesef "hoşgörü"yü kullanamıyorum. Kirletilmiş bir kelime. Kimin/kimlerin kelimenin ruhunu öldürüp çukura attığını biliyorsunuz. "Hoşgörü" yeni bir dinin de anahtar kelimesiydi. Şimdilik bu kadar yazayım.)
Fetih şiiri kimin? Bilginiz var mı? Bestelendiği için "Fetih Marşı" aklınıza gelir hemen "Ârif Nihat Asya" dersiniz. Ârif Nihat Asya, Fatih'i ve İstanbul'un fethini örnek alarak gençlere hedef gösteren şiiri yazmıştır. Fethin heyecanını anlatan şiir ise Nâzım Hikmet Ran'ın kaleminden çıkmıştır. Daha 20 yaşındadır:
"İslâmın beklediği en şerefli gündür bu / Rum Konstantiniyye'si oldu Türk İstanbul'u // Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi / Türk'ün genç padişahı, bir gök yarılır gibi // Girdi Eğrikapı'dan kır atının üstünde / Fethetti İstanbul'u sekiz hafta üç günde // O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah'ın! / Belde-i Tayyibe'yi fetheden padişahın, // Hak yerine getirdi en büyük niyazını / Kıldı Ayasofya'da ikindi namazını! // İşte o günden beri Türk'ün malı İstanbul, / Başkasının olursa, yıkılmalı İstanbul!"
Şiirin adı "Sekiz Yüz Elli Yedi"dir. Neden bu rakam şiirin başlığı? 857, İstanbul'un fethedildiği yılın hicrî tarihidir. Milâdî 1453'e tekabül eder.
O yaşlarda, evlerine sık girip çıkan Yahya Kemal'in tesirindedir. Böyle birkaç şiiri daha vardır. Komünistlik döneminde, "millî" diyeceğimiz tek şiiri "Kuva-yı Milliye Destanı"dır. Onu da Yalçın Küçük'e göre, hapisten kurtulmak için ısmarlama yazmıştır.
N. Hikmet'i anın, büyütün, kocaman yapın, öncesi ve sonrası yok deyin. Ama... Lütfen hakikatleri de söyleyin. Kendisi "Komünistim, / Sevdayım tepeden tırnağa" diyor. Moskova'nın güdümündeki Türkiye Komünist Partisi'nin üyesi ve yönetici. Adam, yakın Arkadaşı Vâlâ Nurettin'le birlikte, işgal altındaki İstanbul'dan Ankara'ya kaçıyor. Güzel... Millî Mücadele'ye katılmak istiyor. İkisi de Bolu'ya öğretmen olarak tayin ediliyor. Onlar ne yapıyorlar? Millî Mücadele'yi terk edip Moskova'ya komünistlik okumak için gidiyorlar.
Rahmetli Mehmet Gül arkadaşım, Aclan Sayılgan, daha birçok araştırıcı kitaplarında yazdılar. İtiraz eden varsa buyursun, delil getirsin! (Şunu da söylemeliyim. Şiirini tartışmıyoruz. Türk edebiyatında bir yeri var. "Edebiyatımızda Terimler" kitabımıza ondan örnek aldığım. Yine "Edebiyatımızda İsimler" kitabımızda geniş yer verdiğim.)
Niye yine N. Hikmet Ran dedik? Önceki gün ölüm yıl dönümüydü. Bir partimizin grup başkan vekili büyük bir heyecanla: "Bu toprakların sesini, yüreğinin incelikleriyle yazan, büyük şair, büyük usta Nâzım Hikmet'i 3 Haziran 1963 tarihinde kaybettik. Yasaklara karşı Nâzım hep var oldu. Hep yaşadı ve yaşıyor..." dedi.
Siyasîlerimiz kimi öveceklerse övsünler ama bir şeyleri gizlemesinler, çelişkiye düşmesinler. N. Hikmet Ran'ın, komünistliğiyle övündüğünü, M. K. Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerinde mahpus olduğunu neden söylemek istemiyorlar?