Ezdî değil, Yezidî!
Kimi Ezdî diyor kimi Yezidî... Kimler bu Ezdîler veya Yezidîler? Asıl isimleri Ezdî mi, Yezidî mi? Biz Ezdî mi diyeceğiz, Yezidî mi? Bir hastalık arız oldu: İsimler başka şeyi tedaî ettiriyorsa değiştirelim!
Bir isimden bir başka isme dönüştürmek, hafızayı sıfırlamak kolay mı?
İsim değiştirmekle hafıza silinmez.
Yahudi’ye “Yahudi” demeyeceksin; “Musevî” diyeceksin.
Çingene’ye “Çingene” demeyeceksin; “Roman” diyeceksin.
“Yahudi” deyince başka şeyler de akla geliyor.
Çingene deyince de öyle...
Ekrana Türk Yahudilerinden bir sanatçı grubu çıkarmışlardı. Programcının dili Yahudi’ye kayıyordu. Tam hatırlamıyorum, “Yahudi diyebilir miyim?” gibi lâf etti. Türk Yahudi sanatçılar, alışkın ve olgun insanlar... Güldüler: “Adımızı değiştirmeye gerek yok... Biz Yahudi’yiz.”
Yahudi’ye “Çıfıt” desen olmaz... Diğer Türk ülkelerinde “Çıfıt/Çufut” desen anlam pek değişmiyor ama Türkiye’de “hilebaz” demek istediğin biliniyor.
Şu hususa da açıklık getirmek gerekir:
Başbakan Recep T. Erdoğan, “Benim için neler söylediler. Çıktılar bir tanesi aynı zihniyet. ‘Gürcü’dür’ diyen oldu. Çıktı bir tanesi, affedersin, çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu. Ben dedemden, babamdan öğrendiğim Türk’üm. Herkes istediği yöne çekiyor.” dedi ve ortalık ayağa kalktı.
Bir devlet adamının böyle bir ifade kullanması kabul edilemez. Hiç kimse böyle konuşamaz.
(“Türk’üm” demesine bakmayın siz. Konumuz dışı olduğu için girmeyeceğim, ama şunu söylemeliyim: “Türk Adını Silme Planı” kitabımız onun “Türk”ü silmek istemesi yüzünden yazılmıştır.)
Geçmişteki hâdiseler maalesef “Ermeni”ye menfî anlam yüklenmesine sebep olmuştur. Durup dururken bu anlam yüklenmediğini de bilmemiz gerekir. R. T. Erdoğan’ın kastetmek istediği bu idi ama “affedersiniz”, “çirkin” gibi ifadeler kullanmadan, “Gürcü de değilim, Ermeni de değilim.” diyebilirdi.
Yezidî konusu...
Kısaca: Yezid kelimesi, Muâviye’nin oğlu Yezîd’i çağrıştırıyor. Yezîd, Kerbelâ’da Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin ve beraberindekileri katlettiren “halife”dir. Katliam sahnesi, İslâm tarihinin kabul edilemez acıklı bir safhasıdır ve o zamandan beri yürekler kanar. Onun için birine “Yezid” dersen küfretmiş olursun.
“Melek Tavus” ve “Güneş”i kutsal kabul eden Yezidîlerin tarihine baktığınız zaman yol I. Yezîd’e çıkıyor. ama “Hangi Yezîd?” tartışması da başlıyor. Şimdi bu konuya girmeyelim.
“Yezidî” sıfatı, Sünnîlerin ve Alevîlerin anladığı anlamı taşımaz.
Gürcistan’da bir davette iki Yezidî Kürt kadınla karşılaşmıştım. “Kürt” deyince bizim insanımızdı ve hemen canımız kaynamıştı. Kendilerine “Ezidî” değil, “Yezidî” diyorlardı.
Kuzey Irak’ta bir dram yaşanıyor. Türkmenler/Türkler, Yezidîler katil sürülerinin pençesindeler. Bizim gazetelere bakıyorsunuz, bu dram yazılırken Ezdîler beri, Ezdîler öte!...
Ezdî değil kardeşim, Yezidî!
Kaynaklara girin görürsünüz; bir tuşluk mesafede... Ben, bildiğim hâlde ilmî araştırmalara girdim ve fikrimi pekiştirdim: “Yezidî” diyeceğiz. “Yezidî” dersen kimliğini verirsin, Ezdî dersen tarihini silersin, bir başka varlıktan bahsetmiş olursun.