Eylül sendromu
Eylül sendromu yaşanıyor... PKK, “süreç” ortağı AKP’ye eylüle kadar süre vermişti. Önce kansız eylemler... Ardından, kitlenin tav olduğunu anladığında kanlı eylemlerle son darbeyi vurup hükûmeti taleplerine ram etmek istiyor. (O vaziyette hükûmet kalırsa tabiî!)
Millî haysiyet taşıyan kesimler her zamanki gibi haklı çıktı. “Barış geliyor barış!” tamtamları çalanlar yine yanıldılar.
“Âkil insanlar” diye sokaklara salınan 63’lükler, eğer biraz “şeref” kırıntısı varsa, başlarını önlerine eğecekler mi? “Biz PKK-AKP’nin oyuncağı olduk, halkımızdan özür diliyoruz.” diyecekler mi?
Bir başka ülkede olsa bu saatten sonra hükûmet istifa eder, güven tazelemek isterdi. Terörle mücadeleyi ya beceriksizliklerinden, ya kasıtlarından göze alamamışlar, PKK’ya devlet içinde devlet kurdurmuşlardır.
Ne demiştim? Hükûmetin meşruiyeti tartışmaya açılmalıdır. Sizce vakti geçmiyor mu?
Muhalefet partileri iktidar partisinden aşağı kalır mı? Onlar dae beceriksizlikte tavan yaptılar. (Mecliste grubu olan BDP/PKK’yı hâriç tutuyorum: En işini bilen parti BDP/PKK’dır. Her adımını hesaplı atıyor, sadece iktidar partisini değil, muhalefet partilerini de geriletiyor. BDP/PKK’nın, her kıpırtıya tavır belirlemediği, hareketleriyle manşetlere çıkmadığı, taleplerini dayatmadığı, bir gün var mı?)
Dün PKK kitle hareketlerine başladı. Meclisteki uzantısı BDP vasıtasıyla dört ilde mitingler düzenledi. PKK’nın kesin ağırlığını koyduğu illerde istersen mitinge katılma... Anında mimlenirsin; çünkü, o illerde “Türkiye Cumhuriyeti” şeklen var; idare tamamen PKK’nın tayin ettiği valilerde, kaymakamlarda, asayiş kollarında... Türk ordusu eli kolu bağlı kışlasında mahpus!
Gezi Parkı isyancılarının eylülde yine harekete geçeceğine dair söylentiler çok yaygın... Önceki gece itibarıyla Ankara hareketlendi... Zaten lig maçları başlayalı, statlar “Her yer direniş her yer Taksim!” nidâlarıyla inliyor. Bu tür direnişleri kolluk güçleriyle, cezalarla da önleyemezsiniz... Taksim hâdiseleri başlarında yazdık: Hükûmet seçime giderse bir çare bulur, diye...
Gezi Parkı İsyanında, “ecinniler”in suret-i haktan görünerek geniş kitlelere nüfus edeceğini tahmin etmek zor değil. Hâdiselerin dışında ama AKP’nin PKK ile “süreç” ortaklığını kabullenemeyen, partilerinin pasif kaldığını düşünen genç kitleler de ister istemez bu “isyan” da kendisine yer açacaklardır. Bunu başlangıçta, bizzat yerinde müşahede ettim.
“Dış güçler” falan... Her zaman “dış güçler” olmuştur, her zaman Türkiye karıştırılmak istenmiştir. Her ülkede hâdiseler, bir süre sonra sönüp giderken, Türkiye’de 1968’den beri kesintisiz devam etmesini nasıl izah edersiniz!
Taksim’e “ecinniler” karıştı diye, hükûmetin yanında kim yer alabilir? Meselenin odağı bizatihi hükûmet!
Hükûmet, PKK’nın nereye varmak istediğini hesap edemediği gibi, Taksim’in ruhunu da kavrayamadı.
Artık, işin içinden seçimle bile çıkamayacaksınız gibi görünüyor Recep T. Erdoğan Bey!