Ey ahali din elden gidiyor!

Önceki gün cuma namazında hutbe konusu çocuklardı. Dikkat kesildim. Diyanet''in matbu hutbesi olduğu belliydi. Hoca bildiğini okumuyordu. Acaba tarikatları/cemaatleri "temize çıkarma" çabası mıydı? Değildi. Şaşırdım doğrusu. Diyanet, geçmişte, iktidardakilerini rahatsız edeceği için yolsuzlukların, hak yemenin üzerine gitmezken bu defa mevcut iktidarın yanında yer alan cemaatlerin/tarikatların mensuplarının çocuk istismarı üzerine gitmez, diyordum.

DİB Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş daha önce, 6 yaşındaki yavrucağızın istismarı ayyuka çıktığında sathî, sade suya tirit bir açıklama yapmıştı. Bu defa yürek sızlatan hâdiseyi takbih ediyordu.

Tabiî R. T. Erdoğan, ön açtıktan sonra mesele ele alınıyor. Diyanet dinî esasları gözetecek, kendi kararını verecek yapıdan çoktan uzaklaştı. Saray''dan bir ses gelmeseydi bu hutbe hazırlanmazdı.

Ezandan önce çoklukla küçük camilerde imamlar veya davet ettikleri isimler, büyük camilerde vaizler vaaz verirler.

Bir arkadaşımla konuşuyoruz. (Bilinen bir isim.) O da İstanbul Fatih çevresinde bir küçük tarihî camiye gidiyor. İmam, İsmail Ağa Camisi cemaati giyiminde... Sarık, cübbe, şalvar aynen kopya. 6 yaşındaki yavrunun istismar edilmesini temize çıkarmaya çalışıyor. Ailenin rızası var falan diyor. Arkadaşım dayanamıyor. İtiraz etse namaza gelmiş insanlar belki birbirine girecekler. Ezana az kala "Bu imama uyup arkasında namaz kılınmaz!" diyerek camiyi terk ediyor, yakınındaki bir başka tarihî camiye geçiyor. Oradaki imam farklı... İstismar meselesinden bahsediyor. Vaazı "dinî" ve "kanunî". Arada böyle aklı başında hocalar da çıkıyor. Yakın zamanda ben de rastladım. İstanbul Beyazıt''ta üniversitenin Mercan kapısına yakın, Bakırcılar Çarşısı''nda bir küçük camiye gitmiştim. Girişinde değil, üst katında namaz kılınıyor. İmam vaaz veriyordu. Kültürlüydü, ölçülü dil kullanıyor, şiirlerle örnekler getiriyordu. Sözleri yerli yerindeydi.

"İslâm", cemaatlerin/tarikatların mensuplarının anlattığı din değildir. O din ancak, cemaat/tarikat şeyhlerinin/şeflerinin anladığı "din"dir. İslâmla ne derece bağı olabilir? "Olabilir" ihtimali bile fazla; olamaz!"

Diyanet''in cuma hutbesinde son tartışmaların odağında bir metin kaleme alınmış:

"Kız çocuklarını, aile kurma sorumluluğuna sahip olmadan evliliğe zorlamak ve bunu İslam dininden hareketle meşrulaştırmaya çalışmak, büyük bir günah, ağır bir vebaldir. Bu yanlış tutum ve söylemin İslam''ın evlilik anlayışıyla hiçbir ilgisi yoktur. Çocukların emeğinin, bedeninin, geleceğinin istismar edilmesi, insanlığın iflas ettiğinin bir göstergesidir. Nerede, nasıl, ne zaman olursa olsun ve kim tarafından yapılırsa yapılsın, çocukların ihmal ve istismarı, akılla, vicdanla ve ahlakla bağdaşmayan, insanlık dışı bir eylemdir. Çocukları mağdur eden, onların geleceklerini karartan hiçbir söz ve davranışın mazereti ve meşruiyeti olamaz. Bir çocuğun hayatını karartmak, insanlığa ve vicdana karşı işlenebilecek en büyük cürümdür. Hem Yüce Allah hem de insanlık önünde hesabı verilemeyecek ağır bir suçtur.

Çocukların küçük yaşta evlendirilmesi ve çocuk istismarı vakalarının yüce dinimiz İslam ile anılması ve Müslüman kimliğinin zedelendiği bir sürece dönüştürülmesi asla kabul edilemez. İslam''a göre kadın ve erkek hem duygusal ve fiziksel, hem de ruhsal ve zihinsel olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilemez. Zira evlilik için sadece ergen olmak yeterli değildir. Ergenlik biyolojik bir süreçtir. Evlilik ise reşit olmayı gerektirir. Nitekim ülkemizde evlilik yaşının asgari sınırı on sekiz olarak kanunlarla belirlenmiştir. Başta anne-babalar olmak üzere herkesin evlilik yaşı ile ilgili sınırlara riayet etmesi hem dini bakımdan gerekli bir davranış hem de ailede kalıcı huzur ve mutluluğu sağlamanın en temel şartıdır."

Yine soruyorum... Tarikatlar/cemaatler masaya yatırılacak mı? Devlet, kendilerince "din" ilân edenlere karşı tavır belirleyecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları