Evet, 'vicdana sığmıyor'!
Gazetecilerin duruşması önceki gün geç vakit bitti. Arkadaşımız Murat Ağırel de dâhil üç gazeteci içeride bırakıldı, üçü tahliye edildi.
Murat savunman muhteşem. Aynı zamanda üniversitede gazetecilik dersi de vermiş bir "hoca" olarak söylüyorum bu savunman, ileride gazetecilik tarihinde okutulacaktır!
Duruşmadan önce yazmadım. Neden? Seni bırakmayacaklardı. Siyasî atmosferi ve hele senin kitaplarını bilenler, seni bırakmayacaklarını kesin dille ifade ederler.
MİT haberi falan... Geçelim bunları... MİT kanununa aykırı hiçbir haber yapılmamıştır. Daha önce söylenen, yazılan üzerinden bir iki satır tivit atılmış... İsim bile verilmemiş. Kesin bırakılman gerekirdi.
Ama sen Sayıştay'ın raporlarını didik didik ettin. Devletin bir müessesesi, iktidar partisinden olsun veya olmasın bulabildikleri bütün yolsuzlukları ortaya koymuş. Sen bunları anlattın, birilerinin damarına bastın... "Yolumuzu bulurken sen nasıl bizi efkâr-ı umumiye karşısında rezil edersin." dediler.
Hele o Sarmal kitabın... Cemaatleri didikliyor ve "Pelikan"ı deşifre ediyor. Gitti Cemaat, geldi Cemaat... Yine paralel yapı!
Biliyor musun Murat yavruların için üzülüyorum... Nasıl hasretle yolunu bekliyorlardı.
Esas olan tutuksuz muhakeme etmek... Neden insanlar hürriyetlerinden mahrum bırakılıyor?
Üç kişi adlî kontrol şartıyla serbest. İkisi PKK'nın gazetesinde çalışıyordu. Sadece ve sadece, çıkmış bir haberi gazetelerinde kaynak göstererek vermişler. Vay PKK gazetesi falan demiyorum... Kim olursa olsun, hukuk diyorum. Maide Suresi'nin 8. ayeti hep aklımda
Bu ayet-i kerîmeyi Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç'ın tutukluluğunun devamı kararına"Oh olsun!" diyenlere de hatırlatıyorum:
"Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvaya daha uygundur. Allah'tan korkun."
Duruşma 9 Eylül'e ertelendi. (Anlamlı gün. Düşman 1922'de o gün İzmir'den denize dökülmüştü.)
Bari diğerleri gibi kontrollü bıraksalardı. Bırakmadıklarına göre, niyet kötü! "Bu kadar tutuklu kaldılar... El âlemin ağzına laf verilmesin, ceza alsınlar!" denecektir.
Şeamet tellallığı yapmıyorum. Yeni rejimde "hukuk" deyince, dengelerin nasıl alt üst olduğuna işaret ediyorum.
Yine de inşallah hak yerini bulur, diyeceğim.
Murat Ağırel, her yerde konuşulan, yazılan konuyu, gazeteci hassasiyetiyle ve hususiyetle "şehadet"i öne çıkararak ele almış. Bütün mesele bu.
Mahkemedeki ifadesinde "Bu paylaşımı yapmamdaki gayem şehitlerimizin şahadetini yüceltmek ve bu kahraman vatan evlatlarının hak ettiği ilgiye ulaşmasını sağlamaktı." dedi.
Tivitlerinde nasıl kötü niyet aranır anlamıyorum.
Daha önce "Ergenekon" kumpasından beraat eden Murat Ağırel, iddianameyi "niyet okuma" diye adlandırıyor:
"Mahkemenizde iddia edildiği gibi bir suçun olmadığını ve nasıl olmadığını savunacağım. Zira bu olmayan suçlamalarla tam 120 gündür cezaevinde bir odada tek başıma tutuluyorum. Hakkımdaki suçlamalar, ne bir somut delile dayanıyor ne de vicdana sığınıyor. İddia makamının tarafınıza sunduğu iddianame bana göre bir 'niyetname'dir."
Gazetecilere baskılar, tutuklamalar hakikaten bıkkınlık veriyor.