Etnisitenin varlığı bir ''mesele'' mi?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iki defa ertelediği Diyarbakır gezisini tamamladı. Diyarbakır''da özel bir hazırlık yapıldığı anlaşılıyor.
Ne kadar dengeli konuşursa konuşsun bir "mesele"den bahsettiği an, her şey başa dönüyor.
Bariz örnek Süleyman Demirel-Erdal İnönü''dür, Turgut Özal''dır; Mesut Yılmaz''dır; Recep T. Erdoğan''dır! (Hepsi Diyarbakır''la efsunlanmıştı!)
T. Özal, A. Öcalan''a yanaşarak silahı bıraktıracağını sandı.
İmralı''daki Konuk kitabımızda, daha önce Suriye''de A. Öcalan''ı koruyup kollayan Celal Talabanî''nin, Turgut Özal tarafından nasıl araç kılındığını, bizzat Talabanî''nin ağzından verdik. Londra''da Arapça yayınlanan El-Vasat dergisindeki uzun mülâkatının bizimle ilgili kısmının tamamını tercüme ettik. Talabanî orada bütün açıklığıyla aracılığını anlatır ve bir yerinde Turgut Özal''ın şu sözlerini aktarır:
"- Bu deliye (mecnun) -onun tanımlamasıyla- nasihat etsen de bize siyasî çözüm fırsatı (fursatan li-hallin siyasî) verse..."
(Kitapta, Özal''ın kullandığı "deli" sıfatını şöyle açıkladık: "''Deli''nin Türkçedeki anlamları hem ''iyi'', hem de ''kötü''dür. ''Deli''; gözü kara, yiğit anlamlarına gelir. Delifişek, çılgın kişileri sevimli göstermek için ''deli'' denir. Bir de akıldan noksan olanlar vardır. Ayrıca çılgınlık yapanlara ''aklını yitirmiş'' denir. Özal, Talabanî vasıtasıyla Öcalan''la diyaloğa geçtiğine göre, ''deli'' sıfatını hangi manada kullandı dersiniz?")
Bu diyaloglardan sonra 33 şehit veriyoruz ve başa dönüyoruz. Burada Talabanî''nin bir sözünü daha aktaracağım:
"Şemdin Sakık''ın, izinden dönen 22 askeri [33 olacak. A. T.] kaçırıp öldürmesi suçuyla beraber anlaşma da bozulmuş oldu. / [Öcalan''a] Bu cinayeti kınayan bir açıklama yapması konusunda nasihat ettim. Ve bu olaya sebep olan adamı mahkemeye sevk etmesini [cezalandırmasını] istedim. Ancak o bunu reddetti. Bunları söylediğim için ilişkilerimiz gerildi."
Siyasîlerimiz bizim bu kitabı bulup okumalılar. Celal Talabanî''nin bu röportajda kullandığı bir cümle dikkat çekicidir: "[Özal''dan] Kürt asıllı Türk (El-Ekradü''l-Etrak) parlamenterin bazılarının onu [Öcalan''ı] ziyaret etmelerini istedim."
Talabanî bile Türkiye''de yaşayan herkesi "Türk" olarak adlandırıyor.
Kılıçdaroğlu''nun son Diyarbakır ziyaretindeki "mesele" ayrıntısına girmeyeceğim. Daha önce bu tür tartışmalara dâhil olmuştum. Biraz geriye gideceğim, K. Kılıçdaroğlu''nun "mesele"ye esas teşkil eden sözlerini alacağım. Haberi okuyalım:
"CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, belgesel yapımcısı Günel Cantak''ın ''Bay Kemal ve İttifakları'' belgeselinin ilk bölümünde Kürt sorununa dair konuştu. / 2015 seçimlerinde HDP''nin parti olarak Meclis''e girmesini desteklediğini belirten Kılıçdaroğlu ''Siyaset kurumunun 35-40 yıldır çözemediği bir Kürt sorunu var. Kürt sorununu çözmek için meşru bir organa ihtiyacımız var. Devlet dediğiniz kurum gayrimeşru bir organla muhatap olmaz'' dedi. / Kılıçdaroğlu ''Erdoğan bunu yaptı. Devleti, İmralı ile muhatap kıldı. Mesela İmralı meşru bir organ değil. Meşru organ kimdir? HDP''yi meşru organ olarak görebiliriz. Halkın desteği var. Parlamentoya gelmiş, dolayısıyla parlamentonun içinde bulunuyor görevini yapıyor. Bu sorun çözülecekse, meşru bir organla, HDP ile çözebiliriz. Bu nedenle HDP''nin, Meclis''te olması gerektiğini düşünüyorum.'' ifadesini kullandı." (Cumhuriyet, 21 Eylül 2021)
Geçmişte, R. T. Erdoğan, etnisiteleri öne çıkardı, "Türk"ü silmeye kalktı. (Bunun da kitabını yazdık.)
28 Şubat 2015 Dolmabahçe Mutabakatı''nda Türkiye elden gidiyordu!
Sonunda doğrudan mücadeleye geçti.
R. T. Erdoğan''ın dahi, HDP''yi PKK''nın kolu görmesi, kapatılması gerektiğini ısrarla söylemesi bir fikir vermelidir.
Altı parti bir araya gelmişken "birlik"te gedik açılmamalıdır.