Etnikçi parlamento nasıl olur?
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu bir rapor yayınlıyor. Raporda akıl dışı ifadeler yer alıyor:
"Türkiye Toplumu ve onu oluşturan bireyler çok kimlikli olmakla birlikte başat aidiyetini tek kimlik üzerinden ifade edilmesi ihtiyacı doğduğunda hiçbir kimlik grubu tek başına toplumun çoğunluğunu oluşturmamaktadır." (8 Mayıs 2020)
Anayasayı yok sayan böyle bildiriden "Yukarı"nın haberinin olmadığını düşünebilir miyiz?
Yeni parti kuran Ahmet Davutoğlu daha ileri söz ediyor, "etnik parlamento" fikrini dile getiriyor:
"Türkiye gibi ülkelerde Meclis niye çok önemli biliyor musunuz? Çünkü biz imparatorluk bakiyesiyiz. Biz yeknesak, tek bir kimlikle tanımlanabilecek, tek bir oryantasyonla, kültürel dokuyla tanımlanacak ülke değiliz. Şu anda Boşnak, Gürcü, Çeçen, Arnavut, Arap, Kürt, Uygur vatandaşlarımızın yansıdığı bir Meclis bu ülkenin birliğini temsil edebilir." (Karar, 4 Haziran 2020)
A. Davutoğlu'nun sözleri henüz soğumadan,"Türklüğü anayasadan kaldıracağız." diyen Ayşenur Bahçekapılı Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığına tayin ediliyor. (5 Haziran 2020)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün CHP Kurultayı'nda 13 maddelik "2'inci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi"ni açıklıyor. Birinci maddesi:
"Anayasa ile güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme geçeceğiz. Güçlü demokratik parlamenter sistem için öncelikle geniş bir toplumsal mutabakat sağlanacak, gücünü milletten alan yeni bir anayasa yapılacak. Partili Cumhurbaşkanlığı kaldırılacak. Basın ve ifade özgülüğü koşulsuz güvence altına alınacak."
İkinci maddesinde, bir etnisiteyi telaffuz ederek çare üretileceğini söylüyor:
"Türkiye'nin toplumsal barışı ve huzuru sağlanacaktır. Başta Kürt sorunu olmak üzere toplumsal sorunlar demokrasi temelinde ve TBMM öncülüğünde çözülecek. Türkiye'nin tam bağımsızlığı ve üniter yapısı güçlendirilecek. Kürt sorununun egemen güçlerin bir manivalası olarak kullanılmasına asla izin verilmeyecek."
Birinci madde hepimizin katıldığı, halkın arzuladı talepler. Yeni rejim çökmüştür. Yürümesi mümkün değil; halkın hoşnutsuzluğu hat safhaya varmadan çare üretilmesi gerekir. "Halk ve hoşnutsuzluk" deyince... Sandıkta ne olur bilinmez!
Eğer bir etnisitenin adını vererek "mesele"den bahsediyorsanız, o etnisiteyi, ayrı bir yere koyuyorsunuz, demektir. Kimse kusura bakmasın, insanlarımızın eşitliği, ülkemin bütünlüğünü, benim için her her şeyin üstünde. M. Kemal Atatürk hiçbir zaman bir "etnik mesele"den bahsetmemiş, herkesi "bir" görmüş, "çatı"nın adını da vermiştir... Biliyorsunuz.
CHP Kurultayı'ndan kısa bir süre önce, artık cilâlana cilâlana yalama olmuş, HDP'nin eski eş başı Salahattin Demirtaş'la yapılan bir röportaj yayınlanıyor. "Tüm sol ve sosyalist hareketlerin birleşerek kuracakları bir 'sol blok' ile ortak mücadeleye girişebilmeliyiz." diyen eski eş baş, Anayasa'nın 66. maddesini hatırlatarak şu sözleri sarf ediyor:
"Şimdi, ben milliyetçilik meselesinin Türkiye'deki tarihsel gelişimini bir yana bırakıyorum. Sadece yukarıdaki anayasa maddesine bakarak Türkiye'de Kürt halkı başta olmak üzere diğer bütün kimliklerin bizzat anayasa tarafından inkâr edildiğini söylemek Kürt milliyetçiliği yapmak değildir." (Röp.: Enver Arsever, Cumhuriyet, 21 Temmuz 2020)
"Sol", "sosyalist", "komünist", "Marxist" deyince, bizim sol cenahta, hoşafın yağı eriyiveriyor. Bu kavramlara sığınanların beyinlerinin gerisinde yatanlar akıllarına gelmiyor.
Eş başa cevabı yine bir Cumhuriyet gazetesi yazarı veriyor. Yarın.