Eşitsiz zorba düzen yaratıldı.
İşlerin ne kadar ciddiyetsiz yürütüldüğünü enflasyon rakamlarıyla zamlar arasındaki çelişkiden anlayabilirsiniz. Türk tarihinde devlet hiç bu kadar kendisiyle çelişir hale getirilmemişti.
Verilere güvenemiyorsunuz.
Bir anlamda devlet bürokrasisi, iktidarla birlikte hem milleti ve hem de kendi kurumsal varlığını tersyüz ediyor.
Siz enflasyonu yüzde 8,55 açıklayınca çarşı pazardaki zam oranı düşecek mi?
İşçinin memurun alım gücü yükselecek mi?
Hayır!
Tam tersine yalan yaşanan gerçeklerle belgelenmiş olacak. Devlete yalan söyleterek, piyasayı kontrol edeceklerini sanıyorlar. Ama yanıldıkları bir şey var. Piyasa, siyasete benzemez. Siyasette yalan propaganda ile seçimi kazanır sonuç alabilirsin. Lakin piyasaya sürdüğün her yalan ve sahte mal, beklediğin kârı getirmeyeceği gibi pazarı karıştırır.
İşçiye, memura verilen zamlar çoktan eridi. İnsanlar bunu cüzdanlarında görüyor. Sadece elektrik ve doğalgaz zammı herkesin ocağına kor gibi düşmenin ötesinde, devlete yalan söyletenlerin yalanını açığa çıkarıyor.
İstediği kadar TÜİK enflasyon rakamı açıklasın. Elektrik faturasının gerçekliği karşısında inandırıcı olması mümkün değil.
Öte yandan lüks ve safahattan kimse taviz vermiyor.
Millete zam, lüks yaşama devam politikasının elbette sandığa yansıyan sonuçları olacaktır.
Korkarım yakında "ekmek bulamıyorlarsa pasta yesin" diyenler çıkacak.
***
Zorba Düzen
Ekonomi madalyonunun diğer yüzünde, gelir dağılımının yarattığı devasa eşitsizlik var. Bir taraf alabildiğine yoksullaşırken, diğer taraf milli gelir pastasının en büyük payını tükettikçe tüketiyor.
Peki, bunun sonu nereye gidiyor?
Birincisi, daha fazla yoksullaşmaya.
İkincisi, düzenin zorbalaşmasına, çekilmez hale gelmesine gidiyor.
Peki, bu durum ne getirir ne götürür?
Birincisi, ilerleyen süreçte iktidarı götürür.
İkincisi, sosyal olayları daha da tetikler.
Üçüncüsü, düzeni değiştirir.
Partili Cumhurbaşkanlığı her şeyi güllük gülistanlık yapacaktı ya, yapamadı. Şimdi bir de gelir dağılımına bağlı olarak yarattığı işsizlik sorunlarıyla adım adım kendi sonunu hazırlıyor. Seçmen bu yükü istese de taşıyamaz.
Dördüncüsü de (inşallah olmaz) toplu kalkışmalara neden olabilir. Tıpkı dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi. İşte en yakınımızda Irak'ın hali ortada.
Ülkeyi yönetenler şimdiden ciddi tedbir almak zorundalar. Çünkü böyle bir toplumsal hareket, beraberinde, iç savaşı tetiklemek isteyen emperyal güçlere fırsat oluşturur.
Etnik çatışmalarla, Alevi-Sünni ayrımlarıyla pek çok kez denenen büyük çatışma, ekonominin yarattığı, iktidarın da ayrıştırıcı dille böldüğü kitlelere iktidar elitlerinin yüklediği öfke ile tetiklenebilir. Öyle ise ekonominin gelir dağılımındaki eşitsizliği ortadan kaldırması kadar, zorba düzenin de ortadan kalması lazım.
Bu zorba düzenin en büyük özelliği, vurgunculuğudur. En tipik göstergesi, İstanbul'da boğazın imar planıyla ilgili yetkilerin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan alınıp, merkezi yönetime devredilmesine yönelik çabadır.
Eş dost yakın kayırmacılığını da buna ilave edebilirsiniz.
Devlet kesesinden (hepimizin parasından) iktidara yakın müteahhitlerin kurtarılması, uzun vadeli kredilerle güçlendirilip desteklenmesi (ör: sağlık bakanının şirketlerine verilen krediler) gibi.
Vurguncu düzenden rahmetli Erbakan'ın deyimi ile adalet düzenine geçilmediği sürece, toplumsal eşitsizlik en ağır bunalımlarıyla halkın üzerinde kendini daha da hissettirecektir. Bu sebeple elbirliği ile yaratılan bu eşitsiz zorba düzene son vermeliyiz.