Esas mandacıları açıklıyorum

Ülkeyi yönetemedikçe, iktidar yavaş yavaş ellerinden gittikçe, yaptıkları tek şey, algısal operasyon. Bunun için kitle kontrol yöntemlerini ve bağlı olarak da komplo operasyonlarını kullanıyorlar.

Ne yaparsak halkı kendimize inandırırız?

Mesela "Türkiye tehlikededir, birleri ülkemize operasyon yapıyor dersek kitleleri istediğimiz yönde düşündürebilir miyiz?"

İktidara eklemlenmiş strateji merkezleri, belirli öğeler üzerinden haber yayarak toplumsal algıyı kendi isteklerine uygun hale getirdikten sonra, söylediklerini pekiştirmek için basın yayın organlarında sürekli tekrarlıyor. Bunun için, düşünce merkezlerinde ürettikleri yönlendirilmiş bilgileri topluma yayacak kadar etkili medyaya sahipler. Aynı zamanda bu operasyonel haberleri medyada savunacak, altını doldurmak için var güçleriyle mücadele edecek sayıda kadroya da sahipler.

Bu adamların bir kısmı gerçekten komplo ile ilgilenen kişiler. Bir kısmı yazar çizer ve gazeteci.

En tipik örneğini daha yeni yaşadık.

Kur artışlarını "dış güçler" komplosu üzerinden yaymaktayken, yeni bakan Nebati, "böyle bir şey yok" dedi.

Bugün tüm yaşananlara rağmen AKP''nin seçmen tabanı toptan istifa edip gitmiyorsa sebebi işte budur. Araştırma sonuçlarında Cumhur İttifakı''nın oyu düşmesine rağmen halâ yüzde 30''larda dolanıyorsa, herkes bilsin ki bu seçmenin AKP''ye olan aşkından değil, o aşkı besleyen medyanın propaganda inandırıcılık gücünden kaynaklanmaktadır.

Hatırlarsanız AKP iktidara gelir gelmez önceliği medyaya verdi. Türk medyası hızla el değiştirdi. Özellikle halkın en çok izlediği kanallar teker teker iktidarın kontrolüne girdi. Devlet radyo televizyonunu da buna eklediniz mi, yüze 70-80 medya gücünün iktidara hizmet ettiğini herkes görebilir.

Normal demokrasilerde bu olmaz. Ancak belirli bir yöneylem ve amaç içinde olanlar bunu yapar.

AKP yaptı ve uzun yıllar nimetini gördü. Halen daha görmeğe devam ediyor. Buna rağmen birkaç muhalif gazete ve kanal dışında, ülkenin içinde bulunduğu ekonomi sebebiyle halk, iktidara karşı tavır alıyorsa, bilinsin ki bunun sebebi, iktidarın kendi yaptığı ve üzerini örtecek büyüklükte yorgan bulamadığı devasa hatalarıdır.

Türkiye''de siyaset normal akışında ilerlemiyor. İktidar partisi ve ortakları muhalefeti "hain" olmakla suçluyor. "Kandil''den (PKK''dan) emir almakla" itham ediyor. Ve bu söylemleri, kendisine bağlı, bağımsız olmayan medyası ile köpürterek topluma servis ediyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir siyaset düzeni, böyle bir düşmanlaştırma göremezsiniz. Hele gelişmiş demokrasilerde -bırakın iktidar partisini- hiç kimse böyle bir suçlama ve ithamda bulunamaz. Böyle bir demeç, ağır yükümlülük ve aynı zamanda siyasi ve hukuki sorumluluk isteyen iştir. Söyleyene, sözlerinin hesabını ve ispatını sorarlar.

Türkiye''de ise bir komplocu siyaset ve o siyasetin üretim merkezleri var. Onların temel görevi, iktidarı sürekli tepede ve koltukta tutmaktır. Bunun için her türlü yalan, saptırma, yönlendirme, suçlama, iftira serbesttir.

Bu komplocuları daha iyi anlamak bakımından size bir örnek vereyim. Yabancılara satılan banka (para/finans kaynakları) ve bazı şirketler.

Araç muayene işi Almanlar''a - Başak Sigorta Fransızlar''a - Adabank Kuveytliler''e - Avea Lübnanlılar''a - Tekel''in İçki Bölümü Amerikalılar''a - Tekel''in Sigara Bölümü ABD ve İngilizler''e - Finansbank Yunanlılar''a - Oyakbank Hollandalılar''a -- Denizbank Belçikalılar''a - Türkiye Finans Kuveytliler''e - TEB Fransızlar''a - Cbank İsrailliler''e - MNG Bank Yunanlılar''a - Dışbank Hollandalılar''a - Yapı Kredi''nin yarısı İtalyanlar''a..

Liste uzayıp gidiyor. Tamamını Google''dan bulabilirsiniz.

Bu durum, içimizi yakıyor, milliyetçi duygularımızı incitiyor. Ekonomisi bağımsız olmayan milletler tam bağımsız olamaz.

Şimdi bana söyler misiniz, hangi dış güç bize komplo kuruyor?

Tam tersine, yabancılar için Türkiye, haybeden para kazanma cenneti.

Bu durumda esas mandacılar kim acaba?

Yazarın Diğer Yazıları