Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Abdullah OSKAY
Abdullah OSKAY
Ticaretin Politikası

Erdoğan'ın Üç Tarz-ı Siyasetindeki Son Nokta: Türk Devletleri Teşkilatı

Yusuf Akçura''nın, 1904 yılında yazdığı "Üç Tarz-ı Siyaset" yazısı, Türk siyasal alanında en çok atıfta bulunulan yazıların başında gelir. Akçura, Osmanlı Devletinin ayakta kalmasına kafa yoran öncü aydınlardan birisi olarak devletin Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük ideolojilerinden hangisine dayanması gerektiğini bu yazısında tartışır. Akçura''yı bu yazısıyla Türkçülüğün babalarından birisi olarak görenlerin sayısı az değildir.

Osmanlı Devleti ve Türkiye üzerine en önemli düşünürlerden birisi olan Feroz Ahmad da, Türkiye''yi Batıcılık, Osmanlıcılık ve Türkçülük arasında kimliğini oturtamayan ve sürekli bir kimlik arayışı peşinde bir ülke olarak niteler.

Medeniyetler Çatışması tezinde Samuel Huntington''ın da Türkiye''ye arada kalmış (torn country) demesi de Türkiye''nin bölünmüş kimliğini en iyi şekilde anlatır.

Gelelim konumuza. Ak Parti, kurulduğu ilk günden bu yana lideri Erdoğan''ın öncülüğünde pragmatik şekilde yapılanmıştır. İlk kurulduğu dönemde Osmanlıcılık özelinde liberal fikirlerle Batı''ya açılımı düşünen Ak Parti, Avrupa Birliği sürecinin tökezlemesiyle yönünü İslamcılığa çevirmiş, Arap Baharı''nın rüzgârıyla gücünü de fazlaca kullanarak ülkeyi Orta Doğu''da önemli badirelerin içine sürüklemiştir.

Sonrasında ise adım adım İslamcılığın post-modern bir romantizmden öte bir şey olmadığı, İslam dünyasının acımasız bir jeopolitiğe sıkıştığı, Arap Birliği''nin "Arapların iç işlerine başkalarının karışmamasını kibarca rica ettiği" bir ortamda, Türkiye adım adım İslamcılığın ülke içinde ivmesini kaybedişine şahit olmuş, öncesinde "değerli yalnızlık" olarak içerlenilen durum zamanla statükoya dönüşünce İslamcılık politikası adım adım terk edilmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan''ın bundan sonraki gündemi ise Enver Paşa''dan beri üzeri örtülen, Sadabad Paktı ile İran ile Türkiye''nin azınlık politikalarında statükoyu savunmasına dayanan, Kuzey ayısı Sovyetler ile karşı karşıya gelmekten çekinilen Türk Dünyası ile ilişkileri geliştirmek ve buna uygun şekilde dış politikada yeni arayışlara girmek olmuştur. Bunda Batıcılığın ve İslamcılığın ülke siyasal arenasındaki geri gidişi kadar Rus Hinterlandındaki uluslararası jeopolitiğin kökten değişmesinin de etkisi olmuştur.

Rusya, her ne kadar Putin döneminde gücünü kısmen restore etse de, eski şaşaalı günlerinden hâlâ çok uzakta. Askerî dev, ekonomik cüce Rusya, enerji sektörünü çıkardığınızda Türkiye''den daha küçük ekonomiye sahip. Putin''in, Rusya''nın gücünü Rus devlet aklı çerçevesinde toprağa dayalı genişlemeyle artırmaya çalışması, Rusya''yı daha da güçsüzleştiriyor. Dahası, Rus Hinterlandındaki başta Türk uyruklu olmak üzere tüm ülkeleri "beka" kaygısıyla diğer güç odaklarına itiyor.

İşte böyle bir ortamda Türkiye, kendilerini ilk başlarda Türk bile saymayan bu ülkelerle ilişkilerini adım adım geliştirdi. Türk Dili Konuşan Ülkeler Zirvesi, Türk Keneşi, Türkvizyon gibi birçok etkinlikle bu ülkeler nezdinde nüfuzunu artırdı. En son olarak ise bu yapıyı Rusya''nın Ukrayna bataklığına saplanmasının da bıraktığı güç boşluğu çerçevesinde "Türk Devletleri Teşkilatı" adıyla uluslararası bir örgüt haline getirdi.

Kısacası Türk Devletleri Teşkilatı, ihtiyatlı adımlarla şekillenmeye devam ediyor. Rusya''nın bu devletleri işgal korkusuyla itmesi, Türkiye''nin ise başarısız dış politika hamlelerine alternatif dış politika arayışı bu sonucu ortaya çıkarıyor. Bundan sonraki süreçte bölgedeki Rus etkisinin nasıl kırılacağı, bu devletlere ekonomik, kültürel ve siyasi olarak nasıl öncülük edileceği, ülkemizin kaynaklarının buna yetip yetemeyeceği Türk Devletleri Teşkilatı''nın kaderini belirleyecek.

Her şekilde ise, Türkiye''nin Osmanlı''nın son yüzyılından beri oturtmaya çalıştığı kimliğinin kavgaları başarılı da olsa başarısız da olsa deneye yanıla, deneye yanıla Yusuf Akçura''nın tartıştığı teorilerin gölgesinde şekillenecek. Arada kalmış bir kimliğin ülkemiz kaynaklarının savrulmasına acımasız baskısı, daha uzun yıllar devam edecek. Ta ki, Türkiye yeniden bölgesinde hâkim bir güç olup kimliğini tesis ettiği, Osmanlı''nın bıraktığı üç güç boşluğu havzası olan Balkanlar, Kafkaslar ve Levant''ta (Orta Doğu''da) sürekli çıkan çatışmaları Osmanlı barışını tesis edip durdurduğu ana kadar.

Yazarın Diğer Yazıları