Erdoğan'ın Turancılığı!

R.T. Erdoğan baba ocağı Rize'ye gitti. Her gün bir yerde, her gün bir konuyu öne çıkararak konuşuyor. En tepedeki o; her şeye hâkim o; son söz onun... Ve ne derse o!.. Fiilî başkanlık hâli diyeceğim ama sanki daha ötesi hâl...

Reis Rize'de Misak-ı Millî'den bahsetti ama başka türlü... Misak-ı Millî bize yetmez; adını koymadan "Turan'a açılmalıyız." demeye getirdi, hatta dedi!

Turan'dan ürkmeyin! (Turan düşmanlığı eski Sovyetler döneminden kalmadır. Türkler o zaman Sovyetler'de esirdi. Komünistlerin "Turan" deyince cin çarpmışa dönmeleri, Sovyetler Birliği'ne bağlılıkları veya "komünist dayanışması" yüzünden. Etkisi hâlâ sürüyor.)

Türk ülkelerindeki aydınlar Türk milliyetçiliğine yabancı değiller. İçlerinde dar alanda milliyetçilik güdenler olsa bile umumî fikir "Türklerin birliği"dir.

Gaspıralı'nın -Allah ondan razı olsun- Ceditçi Hareketi, Türk dünyasında aydınları bir noktaya toplayabildi. Onun ışığının huzmeleri, Türk dünyasında yer yer yolumuza vuruyor. Yakın zamanda hayatını yitiren Özbekistan Cumhurbaşkanı İslâm Kerimov Türkçeye de çevrilmiş kitaplarında, Turan'a şerh koymakla beraber, "Türk vakası" üzerinde durması, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in "Kökümüz Bir" kongreleri toplayıp "Türk birliği" kurulacaksa, öncüsü de Kazakistan olacaktır, demeye getirmesi, Kırımlı Gaspıralı İsmail'den sızan huzmelerin aydınlığıdır. Azerbaycan'ı saymıyorum.. Bizim hemen yanı başımızdadır ve Türk birliği fikri "ziyalılar" arasında güçlü bir akımdır.

Reis, dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, Rize'de, Turancılığa ve İslâmcılığa uzanan bir ufuk çizmiştir ("İslâmcılık" derken... Türkiye'de Türk'e düşmanlığı ve buradan hareketle zındıklığa giden -evet iddialıyım; öyle!- "siyasî İslâmcılık" değil; Müslümanların dayanışması...)

"İslâmcı" art niyetliler çok bozulacaklar ama Reis, Misak-i Millî'yi yetersiz görürken Attila'yı, Cengiz Han'ı, hatta Emir Timur'u, hatta Yavuz'u ima ediyor. (Aklından geçmese dahi kapı onlara çıkıyor.), İşte Reis'in o sözleri

"Tarih kitaplarımızda Misak-ı Millî okuyoruz değil mi? Misak-ı Millî'de ne var? Eğer Misak-ı Millî diye bir derdiniz varsa kusura bakmayın, o zaman bu soruyu kendi içimizde birbirimize soramayız, tam aksine burada üzerimize düşen görevler var demek durumundayız. İşin gerçeği budur. Aynı dili konuştuğumuz, aynı kültürü paylaştığımız, Orta Asya'yı ta Sibirya'ya kadar, kendimizden ayrı düşünebilmemiz için, aslımızı inkâr etmemiz lâzım. Bizim kültürümüzde aslını inkâr eden haramzadedir. Onun için bizim Irak ile de Suriye ile de, Libya ile de Kırım ile de, Karabağ ile de, Bosna ile de diğer kardeş bölgelerle de ilgilenmek, bizim hem görevimiz hem de hakkımızdır. Bunlardan vazgeçtiğimiz gün, istiklalimizden ve istikbalimizden vazgeçtiğimiz gündür. Bizim buna hakkımız olmadığı gibi milletimiz de böyle bir duruma asla rıza göstermez. Türkiye sadece Türkiye değildir. Türkiye 79 milyon vatandaşı ile birlikte, köklü tarihi, kültürel ve insanî bağlarla iç içe olduğu, geniş bir coğrafyadaki yüz milyonlarca kardeşine karşı da sorumludur."

Reis hem Turancı, hem İslâmcı... Turancı olmadan, yakın akrabayı gözetmeden İslâm birliği kurulamaz... Abdülhamîd de öyleydi, Enver Paşa da...

Reis! Size "Turancı" diyebilir miyim?!

Yazarın Diğer Yazıları