Erdoğan'ın niyeti Öcalan'ı bırakmak mı?
R. T. Erdoğan, bazen boşlukta konuşuyor.
Bir konuşmasında "Utanmadan sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş, meydanlara döküleceklermiş. Siz 15 Temmuz''u görmediniz mi? Nereye dökülürseniz dökülün, 15 Temmuz''da sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse, siz de dökülün siz de aynı dersi alırsınız" dedi.
Herkes sağına baktı, soluna baktı, kimmiş bu sokağa dökmek isteyen diye birbirine sordu. Kemal Kılıçdaroğlu mu? Ana muhalefet partisi başkanı o. Sokağa dökülen manasına gelecek hiçbir sözünü bulamadılar. Bulamadıkları gibi, daha önce "Sokağa dökülmeyeceğiz." dediği de ortaya çıktı.
Bir sokağa döken parti var: HDP. Geçmişte PKK yandaşlarını sokağa dökmüşlerdi. Bu yüzden de o zamanki HDP eş başı Selahattin Demirtaş sonradan hapse atıldı.
R. T. Erdoğan, bu defa Edirne-İmralı hattı çizdi: "Edirne''deki, en büyük hesabı İmralı''dakine verecek. Zannediliyor ki her yer şu anda toz pembe. Değil. Onların da kendi içlerinde ayrı bir hesaplaşmaları var ve bu hesaplaşmayı da yapacaklar."
Dam başında saksağan desek... Zat-ı Muhterem "cumhurbaşkanı" sıfatını da taşıyor. Ayıp olur!
Selahattin Demirtaş, R. T. Erdoğan''a cevabı yapıştırdı: "Siyasetçiler halka, partisine, parlamentoya, BAĞIMSIZ yargıya hesap verir. Sen benim için ''kaygılanmayı'' bırak da kendi vereceğin hesabı düşün."
S. Demirtaş, cevabında, A. Öcalan''ın adını geçirebilir, kendi jargonuna göre A. Öcalan''ı ayrı bir yere koyabilirdi. Ama anmadı. Karşı karşıya oluştan değil. A. Öcalan''a "derin saygısı" bilinir. Onun heykelini dikeceklerini söyleyen de S. Demirtaş. "Çözüm=Çözülme" döneminde Selahattin de İmralı''ya gönderildi. Sonra oradaki diyaloglar yayınlandı. Bir okusanız, HDP''nin milletvekilleri A. Öcalan''a nasıl kul köle oluyorlar.
"Ak Parti Genel Başkanı" ve "Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyan bir zat, Selahattin''i önemsiyor, İmralı''ya hesap vereceğini söylüyor.
R. T. Erdoğan, 23 Haziran 2019''da tekrarlanan İBB seçimlerinden önce de A. Öcalan ve S. Demirtaş arasında liderlik mücadelesi olduğundan bahsetmişti.
Biliyorsunuz seçimden önce, Saray, alelacele İmralı''dan bir mektup getirtmişti. Mektubu getiren o zamanki titri "Doç." olan Prof. Dr. Ali Kemal Özcan. Ali Kemal''le daha önce etnik dille eğitim meselesi üzerine röportaj yapmıştım. Ali Kemal, o konuşmamızda, bir sosyolog olarak etnik dilin yetersizliğinden bahsetmişti.
Sonrası... Ali Kemal''le mektup meselesini de uzun uzun konuşmuştum. Bu konuşmalarım kendisinin yazdığı "İmralı''ya Ne''ye Gittim" kitabında yer alır. Tekrar hatırlatayım… İmralı''dakini meselelerin hallinde tek merci görür.
Anlaşılan Saray da tek merci görüyor.
Reis Bey, İBB seçimleri öncesi bir soru üzerine "Bu iktidar savaşında HDP, PKK kanadında yaşanan bu savaş, tabii Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine doğru bir kayma gösteriyor. Hatta daha da ileri, dağ da bu işin içerisinde. Ben bunu biraz daha ileri taşıyorum, Avrupa da. Bu süreç içerisinde Öcalan, kendi iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor." demişti.
R. T. Erdoğan için esas olan kendisinin iktidarı. Gerçi A. Öcalan''ın mektubunun hiçbir tesiri olmadı ama bir umut, A. Öcalan''la ilişkisini daha ileriye taşır, onu serbest bırakır ve şart koşar: Bana çalışacaksın!
Tutar mı?
Reis Bey, A. Öcalan''ı tanımamış, anlamamış. Ben onu İmralı duruşmalarında tanıdım. Fikrinden bir milim geriye durmamıştır. Burada örneklerini de verirdim. Yerim yok.