Erdoğan 'tarikat mağduru' için konuştu ama…
Recep T. Erdoğan nihayet konuştu... Önceki akşam herkesin dikkati onun üzerindeydi. "Tarikat mağduru" için bir şey diyecek miydi?
Saray Hükûmeti''nin kabine toplantısı sonunda, mutat enflasyonu düşüreceklerinden, çağlar atlayacaklarından, bizleri ne kadar güzel günlerin beklediğinden bahsetti. Zaten böyle konuşacağı belliydi.
Öğrencilerin beklediği bir şey vardı. Lisans öğrencilerinin bursları ne kadar olacaktı? Neredeyse yarı yarıya artışla 850 liradan 1250 liraya çıkartıldı. Öğrenciler sevindiler mi? Enflasyon oranına bakarsanız sevinemediler. Sadece bu bursla hayatlarını idame ettirenler var. Günlük harcama 41 lira... Neye yetecek?
Reis Bey, Kemal Kılıçdaroğlu''nun başörtüsü çıkışıyla bir fırsat yakaladığının hesabına girerek anayasa değişikliği istiyordu. Önceki konuşmasında referandum kapısını açık tuttu.
Daha önce üzerinde durdum. Hiçbir surette Saray''ın getireceği teklifi desteklemem. Anayasa''da yasak yok, 24. madde ve atıfta bulunulan 14. madde çok açık. Yasak insanların kafasında. Birtakım kanunî düzenlemelerle, müesseselerde çıkacak engellerin önüne geçilir. Anayasaya girdiği an devran döner, başörtüsü takanlar öne geçer, açık kapalı savaşı başlatılır. Kapanmanın tarifini bile yapamazsınız. Kapanmada tercihler de farklı. Mesele başörtüsüyle bitmiyor. Şu zamanda sokağa bakın, ekranlara bakın, kapananlarla kapanmayanlar arasında yaşam tarzları ve işlenen suçlarda bir ayırım var mı?
R. T. Erdoğan, nihayet "tarikat mağduru" için konuştu ama baş fail mağdurenin babasının hüviyetinden bahsetmedi. İstismarcı "hoca efendi"yi hiç anmadı.
Önce ne dediğine bakalım. Bu tarihî not. Çok tenkit edilecek:
"Her şeyden önce 13 yaşında nişan 14 yaşında evlilik gibi bir durumu kabul edebilmemiz asla mümkün değildir. Daha küçük yaştaki istismar iddiaları tam bir faciadır... Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız hukukî süreci yakından takip etmeyi sürdürmüştür. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımız iddiaları tüm belgeleriyle soruşturarak iddianamesini hazırlamıştır. Davayla ilgili ilk duruşmanın yakında yapılması bekleniyor… Böyle bir hâdiseyi milletimizin inancıyla ve o inancın temsilcisi kurumlarla irtibatlandırmak ahlâkî olmayan bir çarpıtmadır. Diyanet İşleri Başkanlığımızın kınamasını yaptığı bu meseleyi hâlâ dinimizle ilişkili hâle getirmek ancak art niyet ürünü olabilir."
Ailenin ve istismarcının özelliklerinden bahsetmediği gibi, "din" ile "tarikat"ı bir tuttu. Tarikata toz kondurmadı.
Altı yaşındaki yavrucağın istismar ettirilmesi ve edilmesi münferit değildir. Derinliğine araştırılması gerekiyor. Halkın infialinin asıl sebebi budur. Çünkü failler, bir tarikatta/cemaatte ayrı yere sahipler. Kendi içlerinde örneği olmayan bir vak''aya dâhil olmaları mümkün görülmüyor.
R. T. Erdoğan, önce tarikatların/cemaatlerin, dinimiz açısından meşruiyetini tartışmaya açmalıydı. Bir tarafta Diyanet İşleri Başkanlığı olacak, diğer tarafta gayriresmî dinî yapılanmalar... Ve hatta Diyanet''e nüfuz edecek. Çok özledikleri Osmanlı bile böyle başıboşluğa, "din" adına ifsada meydan vermezken, üstelik Cumhuriyet''te kanunen yasak olan kümeler her adımda karşımıza çıkacak. Bu vaziyet, insanlarımız arasında uçurumlar açmaz mı?
Tarikatçılığın/cemaatçiliğin en tehlikeli tarafı da senin cemaatin/tarikatın, benim cemaatim/tarikatım meselesidir.
Hiç rüya motifi üzerinde duruldu mu? Tarikatlarda "rüya" öne çıkar. Belki faile rüyada bir emir gelmiştir. (Bu mesele üzerinde de R. T. Erdoğan''ın tavrı üzerinde de duracağız.)