Erdoğan köprüleri attı
Şehir Üniversitesi meselesi... Sonunda R. T. Erdoğan konuştu. Ama ne konuşma... Eski arkadaşlarıyla bütün köprüleri attı.
Şehir Üniversitesi'ne, Halk Bankası haciz koydurmuştu. Üniversite yönetimi ise oturalım, konuşalım, süre verin, diyordu. Fazla da takip etmedim, herhâlde öyle.
R. T. Erdoğan öyle kızgın öyle kızgın ki...
Abdullah Gül, Ali Babacan'la birlikte hareket ettiği hâlde, Ahmet Davutoğlu ekibinin söz sahibi olduğu Şehir Üniversitesi için araya girmiş. Cumhurbaşkanlığı yarışında karşı karşıya gelseler de eski samimiyete dayanarak "Recep" mi, yoksa "Tayyip" mi, diye hitap ediyor, bilmiyorum, "Şu ilim irfan yuvası kapanmasın. Öğrenciler, öğretim üyeleri-ilim adamları perişan olmasın. 10 yıldır hizmet veren bir üniversite. Her şeyi bir tarafa bırakıp sana telefon açtım. Halk Bankası üzerine gelmesin!" mealinde istirhamda bulunmuş.
R. T. Erdoğan, ismini anmadan "selef" diyor Abdullah Gül için. Ahmet Davutoğlu için de "malûm zat" sıfatını kullanıyor. Ali Babacan'ı adıyla andı. Herhâlde o an ona bir sıfat aklına getiremedi.
R. T. Erdoğan'ın konuşmasını dinlediniz mi? Öfke selini zor zaptediyordu. Ayrılmalarını bir türlü kabullenemediği belliydi. Bir yerden en sert yumruğu indirmek istiyor. Şehir Üniversitesi'ni yumuşak karın görmüş olmalı.
Bizde politika böyle bir şey. Girin internete, geriye doğru gidin, göreceksiniz, hangi partiden olursa olsun ayrılanlar, yeni parti kuranlar için sarf edilen sözler, iki dünya bir araya gelse o sözleri sarf edenlerin artık bir araya gelmeyeceği sözler.
R.T. Erdoğan, yeni parti kuracakları "dolandırıcılık"la itham ediyor:
"İstanbul'da bir Şehir Üniversitesi meselesi ortaya çıkardılar. Bu üniversitesinin bir ayağında bizim olduğumuzu, diğer ayağında malum zatın olduğu söyleniyor... Şehir Üniversitesi'nin tahsisini başbakanlığım döneminde ben yaptım. Tahsisini ben yaptığım halde malum zat başbakan olunca bunu mülkiyet devrine dönüştürdü. Bu yapılamaz. Türkiye'de hiçbir üniversiteye tapu devri yoktur, olmamıştır. Bunlar dürüstlüğü hiç kimseye bırakmıyorlar. Hani bunlar dürüstü. Bu mülkiyet devrini yaparken yanında Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Feridun Bilgin var. Bitmedi; bunlar Halk Bankası'nı da dolandırmaya çalışıyorlar."
Burada Bülent Arınç'ın bir "hukukî" değerlendirmesi aklıma geldi. "Saray"ın adamı Arınç, Ali Babacan FETO'culara destekle suçlanıp savcılar harekete geçince, "Bakanlar Kurulu'nda ortak sorumluluk esastır... Bakanlık yaptığına, görevinden dolayı suçlamalar olacaksa bütün Bakanlar Kurulu'nu ortaya koyacak uygulama yapması lazım." demişti.
Ahmet Davutolu'nun vakfına "torpil"i yapan veya göz yuman kim? Şimdi "Siz misin ümmeti bölen! İşte böyle defterinizi düreriz!" denmek isteniyor.
İki taraf birbirinin ciğerini bilir. Bütün açıkları ellerinde. Bundan böyle eski defterler açılacak, Yeni 17/25 Aralıklara kendinizi hazırlayın!
Söz Yunus'un:
"Dost sevgüsin gönülde canıla berkitmeyen / Tûl-i emel defterin dürmeyen âşık mıdur? (...) Yunus imdi dostun cefasına sabreyle / Yüreğine aşk odın urmayan âşık mıdur."
(Tûl-i emel: Uzun istek. Olmayacak dileği ifade eder. Aşk odın urmayan: Aşk ateşi düşmeyen. Burada "aşk"ı derin sevgi olarak düşünebiliriz.)
"Dost dost diye nicesine sarıldım…" ama...