Erdoğan köprüleri attı
R. T. Erdoğan dünkü grup toplantısında, Abdullah Gül ve etrafıyla köprüleri tümden attı.
Neden bu kadar ağır konuştu? Herhâlde, onun tekrar cumhurbaşkanlığı adayı olacağına kesin görüyor. Önünü şimdiden kesmek, etrafında kimse bırakmamak, tamamen yalnızlaştırmak istiyor.
A. Gül'ün en son "ucu açık kararname" için "Böyle kararname olmaz!" demeye getirmesi, Saray ve çevresini çok fena öfkelendirmişti.
R. T. Erdoğan'ın dünkü şu sözlerinin mutlaka karşılığını bulacağını düşünüyorum:
"Bu birliği, beraberliği zedeleyenler bilsinler ki artık bu kervanın samimi yolcuları değildir. Ve bu yola bu akitleşme ile çıkarken de şunu bir defa çok iyi bilmemiz lâzım. Sadakatin aslolan bir kavram olduğunu bilerek çıktık. Ama bu trenden düşenler kusura bakmasınlar düştükleri yerde kalırlar. (...) Türkiye yanarken, İslâm dünyası yanarken, insanlık inim inim inlerken sesleri solukları çıkmayan, en küçük bir aksiyonlarını görmediğimiz kişiler bir anda sahaya inmeye, konuşmaya başladılar. Hayırdır? Bir anda bu hız, bu heves nereden çıktı? Biz milletimizle olan muhabbetimizi derinleştirirken bu bozgunculuk merakı nedir?Bize yakışan, birlik olmaktır. Dayanışma içinde hareket etmektir."
Abdullah Gül öyle bir çırpıda silkelenecek, öfkede boğulup atılacak bir isim değil. Şu bilinmeli: Çok önce de yazdım... R. T. Erdoğan'a zemin hazırlamıştır. Her şeyden önce, Necmettin Erbakan'ın karşısına çıkabileceğini göstermiş isimdir. 13 Mayıs 2000'de Fazilet Partisi'nin kongresinde siyasetten yasaklı Necmettin Erbakan, Recai Kutan'a: "Sen genel başkan olacaksın." demiş, O zaman "Yenilikçi" tabir edilen grubun başındaki Abdullah Gül, aday olmaktan çekinmemiş ve Recai Kutan'ın (Erbakan'ın) karşısın çıkmış, hatırı sayılır bir oy alarak Ak Parti'yi kurmak isteyenlere büyük cesaret vermiş, Erbakan'ı yenebiliriz, duygusunu zihinlere yerleştirmiştir.
A. Gül'ün o kongredeki konuşmasında iki anahtar cümle vardır: 1- "Çuvaldızı başkasına batırırken, iğneyi de kendimize batırabilmeliyiz." 2- "Kol kırılır yen içinde kalır, anlayışını terk etmek gerekir."
(A. Gül, o kongrede bu sözleri sarf ederken yuhalandığını hatırlatırım. Dün de, R. T. Erdoğan, adını vermeden A. Gül aleyhinde çok ağır sözler sarf edilirken, dinleyici locasındaki şakşakçılardan benzer sesler yükseliyordu.)
Ak Parti çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi kendisine batırmamıştır.
Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı terk edilmemiştir.
Erbakan'dan bile daha katı yol takip edilmiş, "Reis"e tâbi olan "dava"ya sadık kalmış, "Reis"in sözleri dışında söz eden "dava"ya ihanet etmiştir!
Şunu çok önce yazdım: İlk yol arkadaşları, 17/25 Aralık tapeleri, görüntüleri ortaya çıktığında, "Reis"ten bir izahat istemişler miydi? Veya "Reis" yol arkadaşlarına bir "izahat" gereği duymuş muydu? Meçhulde kaldı. 17/25 Aralık'ın Fethullahçıların darbesi olduğu kesin ama hükûmet edenlerin verdikleri açıklar da kesin. Bunların izahının yapılıp yapılmadığını çok merak ediyorum. Herhâlde, yakın tarihimizin bu bulanıklığı zaman içinde berraklaştırılacak, hiçbir şey nisyana terk edilmeyecektir.
A. Gül ve etrafı sinecek mi yoksa yeni bir yol haritası mı belirleyecek?
Yumuşak atın tekmesi pek olur, derler. Göreceğiz