Enver Paşa Turancıydı!
Enver Paşa 4 Ağustos 1922'de, Orta Asya'nın bozkırlarında Rus askerleriyle çarpışa çarpışa şehit düştü. 96 yıl olmuş. Daha 41 yaşındaydı.
Enver Paşa "İslâmcı"ydı ve "Turancı"ydı. "İttihad-ı İslâm" en büyük emeliydi. Sonunda gördü ki, önce "Turan" gerek; "İttihad-ı Etrâk" gerek. Yoksa gider o da Arap ülkelerinden birinde emperyal güçlere karşı vuruşurdu. Ama o Türk topraklarında komünist Bolşeviklerle savaşmıştır.
İslâm ülkeleri deyince, durun ve düşünün.
İslâmda "adalet" var, Müslümanların çokluk olduğu ülkelerde "adalet" yok.
İslâm yetim malı yenmeyecek düsturunu kesin hatlarla belirtir, İslâm ülkelerinde, yetim hakkını yiyen yine.
İslâmda şûra var; İslâm ülkelerinin hemen hepsinde "tek adam" var. (En son bu kervana biz dâhil olduk!)
Kur'ân bir; İslâm çeşit çeşit... Sırtına cübbeyi geçiren kendisini "ilâh" görüyor; ruhî boşlukta yolunu şaşırmışları topluyor: Al sana tarikat, al sana cemaat! Allah'ın evinin anahtarı bu "mübarekler"in bellerinde asılı! "Allah'a ulaşmak için önce bana ulaşacaksınız!" Tövbe estağfurullah!
Bakmayın siz, "Enver Paşa Turancı değildi." diyenlere... Biz epey araştırdık. Enver Paşa, "Turan"ı ağzına almamış olabilir; imparatorluğu muhafaza edebilmek için diğer İslâm unsurlarına ihtiyaç vardı. "İslâmcı" görüntü bunun için önemliydi.
Enver Paşa, Başkurdistan'ın ilk cumhurbaşkanı ünlü tarihçi Zeki Velidi Togan'a (1890-1970), Türkistan topraklarında birlikte savaştıkları sırada şunları söylemiştir:
"Türkistan'da avam ancak Osmanlı halifesini bilir. O da Türkiye Sultanıdır. Türkiye Türklerinin Türkçe konuştuğunun farkında değildir. Münevverler bunu bilir ama kültür birliğimizden habersizdirler. Diğer taraftan Ruslar Panislâmizm ile Pantürkizmi o kadar menfur bir şey olarak gösteriyorlar ki Ruslarla iş gören insanlar bu mefkûrelerden uzak durmak lüzumunu hissediyorlar. Hiç unutulmamak icap eden diğer bir husus da bura Türk halkının ancak kendi dertleriyle meşgul olmaları, Türk siyasi vahdeti meselelerini hiç işitmemiş olmalarıdır. Bu fikri hacılar bile bilmez. Bilen varsa İstanbul'da tahsil görüp gelen birkaç talebeden ve 'Türk Yurdu' okuyucularından ibarettir, başka hiç kimse yoktur. Burada herkes Türkistancıdır. Hazar Denizi'nin güneyinde İranlı, kuzeyinde Rus ahalinin kesafetine dair istatistik malumatı olan adamlar Türkiye ile Türkistan'ın müşterek siyasi davası olacağını düşünmezler bile. Aradaki münasebetin ancak İslâmiyet ve Türk kültürü esasında inkişâf ettirileceği yolunda propaganda yapılabilir. Buna vaziyet müsaittir. Her Türkmen, Özbek ve Kazak 'kuvveti varsa Türk gelsin, bizi alsın' der; Panislâmizm ve Pantürkizmden kaçınır görünen münevver Rusların bu işin mümkün olmasına inanmaları yüzünden korktuğunu görünce, bu fikre inandığından, Rusların kendisine karşı münasebetinin sertleşeceğini görür. Yoksa Türklerin vahdetini istemiyen münevver ortada yoktur. Hayal peşinden koşup Rus'u boşuna kızdırmıyalım, der. Yahut da sadece gafildir." (Z. V. Togan, Hatıralar, 1999, s. 332'den nakleden: A. Tekin, Enver Paşa ve Dönemi, 2016).
Yakın zamanda bir yazımda "Turancılık anayasaya girmelidir." demiştim. Keşke, yeni rejimde bakanlık dağıtılırken bir de Turancılık Bakanlığı kurulsaydı.
"Ümmet"ten önce "millet" gerek.