'Ensar' ne ola 'muhacir' ne ola?.. (2)

R.T. Erdoğan, bir gidiyor bir geliyor, bir gidiyor bir geliyor...

Önceki gün bir daha "muhacir" dedi, bir daha "ensâr" dedi. Bir daha "Briket evlerimiz var; yerleştireceğiz." dedi.

"Ensâr"ın "yardım edenler" manasına geldiğini açıklamıştım. "Muhâcir" ise "göç eden" demektir. Dolayısıyla "göçmen". "Hicret"le aynı köktendir. Hicrette gönüllülük vardır. Aynı kökten gelen "tehcîr" farklı; göçte bir mecburiyet söz konusu. "Sürgün" de denebilir.

Orta Asya''nın derinliklerinden Anadolu''ya konup göçe geldik. Vuruşa vuruşa geldiğimiz için her konduğumuz yeri vatan edindik. Hazıra konmadık. Neyle kıyaslayacağınızı size bırakıyorum!

Göçmenleri gönderebilmek için, Suriye''de etki alanımızı genişletmemiz gerekir. Suriye''nin iflâh olması mümkün değil. Beşşâr''ın ipleri başkalarının elinde. Mezhep taassubu, radikal grupların tedhişi ideolojilerinin ana unsuru görmeleri, Türkiye''deki göçmenleri ister istemez düşündürüyor. Rahatlığı bulmuşken, neden gidip yeni bir hayat için mücadele etsinler? Kim bilir onları nasıl tehlike bekliyordur.

R. T. Erdoğan''ın yine "muhacir", yine "ensâr" dediğini belirtmiştik. Şu zamanda dinî referansın bir anlamı olmadığını bilmelisiniz. R. T. Erdoğan''ın sözleri:

"Ülkemize hicret eden ama Suriye ama Afganistan ama Irak, İran, fark etmiyor. Biz muhacirlik ve ensâr olma kabiliyetinin ne olduğunu en iyi bilen bir kültürün mensuplarıyız. Muhacir nedir, ensâr nedir bunu anlamayan, bunu bilmeyenlerle bizim işimiz yok. Suriye''den savaştan çıkıp ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız." (9 Mayıs 2022)

"Muhacir"in, "Ensâr"ın ne olduğunu dün anlatmaya başlamıştık. Şimdi neticenin nereye vardığının üzerinde duracağız.

Saray iletişimcisi Prof. Dr. Fahrettin Altun, geçmiş makalelerine göz attım. İyi araştırıcı. Atıfları güçlü. Değerlendirmelerine diyecek yok. Keşke, ensar-muhacir meselesine müdahale etseydi. R. T. Erdoğan''ın prompterına yerleştirdikleri metinleri daha ihtiyatlı yazmaları gerekir.

Ensar Medineli, muhacir ise Mekkeli. İslâm Mekke''de zuhur etti. Hz. Peygamber, güçlü bir kabileden, Kureyş''ten. İbn Haldun, Mukaddime''sinde Hz. Peygamber''in Kureyş''ten olmasının ne manaya geldiğinin altını çizer.

Medine''ye göçle İslâm devletinin temeli de atılmış oluyor. Hz. Peygamber, "İslâmın tebliği ve uygulanması için ihtiyaç duyduğu pek çok imkâna, insan ve yurt unsurlarını Ensâr''ın sağladığı bu devlet sayesinde" ulaşıyor.

Ensâr, muhacirlere yardımda sınırsızdır. Ne oluyor biliyor musunuz? Okuyalım:

"Hz. Peygamber Medîne''de Sa''d b. Rebî'' ve Abdurrahman b. Avf''ı kardeş kılmıştır.

Ensar''dan olan Sa''d b. Rebî'' maddi olarak zengin olup iki kadınla evliydi. Bunun üzerine Sa''d kardeşi kılınan [Muhacir] İbn Avf''la malını bölüşmeyi ve hanımlarından birini boşayıp kendisiyle evlendirmeyi teklif etmiştir. Ancak Abdurrahman b. Avf bunlardan hiçbirisini kabul etmeyip ondan ticaret yapmak üzere pazarın yolunu tarif etmesini istemiştir. Sa''d''ın eşlerinden birisini boşayıp İbn Avf''la evlendirme önerisi zihinlerde birtakım soru ve şüphelere yol açmıştır. Ancak söz konusu rivayet tahkik edildiğinde hem sened hem de metin açısından sahih olduğu söylenebilir. Ayrıca Hz. Peygamber''in muâhât [kardeşlik] sistemiyle birçok sahabiyi kardeş kılması ve o dönemde çok evliliğin var olması rivayetin sıhhatini güçlendiren faktörlerdendir. (...) Sa''d b. Rebî''in bu teklifi insanın fıtratına ağır geldiği bilinen bir gerçektir." (Fikret Özçelik, "Ensar-Muhacir Kardeşliğinde Evlilik Meselesi: Sa''d b. Rebî'' ve Abdurrahman b. Avf İle İlgili Rivayetin Tahlili", B.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 14 (2019).

"Muhacir-ensâr" kavramlarının zaman içinde örselendiğini görüyoruz. Kabileciliğe dönülüyor. Bunları da yazacağız.

Yazarın Diğer Yazıları