'Ensar' ne ola 'muhacir' ne ola?.. (1)

R. T. Erdoğan, kendisini "ensâr" görür, "muhacir"i baş tacı eder. Demek istediği şu: Biz muhacirleri, bize sığınanları, bizim toprağımıza hicret edenleri barındırıyoruz, sevaba giriyoruz. Kimse mültecilere ses çıkarmasın, bizi de sevabımızdan etmesin!

Daha önce de "Nas var nas!" demiş, faizi indirmeyen Merkez Bankası başkanlarına dersini vermiş, Türkiye''yi daha da fakirleştirmişti. Olsun. "Nas!" dedi, faize karşı kararlı duruş sergiledi, kendisini rahatlattı ya... Yeter. (Ne derece sevaba girmiştir; o tartışılır!). Şimdi "Biz ensârız!" dedikçe, halk arasında hoşnutsuzluk artıyor ama ne fark eder. İnsanlarımız gün gelecek, Reis Bey''i anlayacak, nasıl bir sevaba nail olduklarını idrak edecek!

R. T. Erdoğan''ın her sözünü dinî referans gören nice kişi var. ("Referans" yerine "ayet" yazmıştım. "Sümme hâşâ!" dedim, tövbe istiğfar getirdim, hemen "ayet"i silip "referans" yazdım!)

"Ensâr" derken asıl kastedilen nedir?

Ensâr kelimesi, "yardım etmek" anlamındaki nasr kökünden türemiştir. "Yardım edenler" demektir.

"Ensâr", İslâm literatüründe, Hz. Peygamber''i ve muhacirleri barındırmak ve korumak suretiyle onlara büyük yardımda bulunan Evs ve Hazrec kabilelerine mensup Medineli Müslümanlar için kullanılmıştır.

"Ensâr" ve "muhacir" kelimeleri iki ayette birlikte geçer:

1-"Muhâcirlerin ve ensârın ilkleri ile onlara güzelce uyanlardan Allah hoşnut olmuştur, onlar da O''ndan razıdırlar. Onlara, sonsuza dek hep içinde kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Büyük bahtiyarlık işte budur." (Tevbe, 9/100)

2-"Şu bir gerçek ki Allah, peygambere ve o sıkıntılı zamanda, içlerinden bir grubun moralleri bozulmaya yüz tuttuktan sonra bile ona bağlılıklarını koruyan muhacirlere ve ensâra lütfuyla muamele etti ve sonra da tövbelerini kabul etti. Allah onlara karşı çok şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe, 9/117)

Birinci ayetin tefsiri: "İslâmî terminolojide muhâcirûn kelimesiyle, Allah''a ve Hz. Muhammed''in O''nun peygamberi olduğuna iman ettikleri ve müslümanca yaşamak istedikleri için Mekkeli müşriklerce çeşitli eziyetlere uğratılan ve yurtlarından çıkmaya mecbur edilen kimseler kastedilir. Bu baskılar karşısında gerçekleşen ilk hicret, peygamberliğin beş ve altıncı yıllarında az sayıda müslümanın Habeşistan''a göç etmesi şeklinde olmuştur. Asıl büyük hicret ise peygamberliğin on üçüncü yılında Resûlullah''ın da katıldığı Medine''ye yapılan göçtür. Ensâr, İslâmî bir terim olarak Resûlullah''ı ve Mekke''den göç eden müminlere kucak açan Medineli müslümanları ifade eder."

İkinci ayetin tefsiri: "Allah Teâlâ Hz. Peygamber''e Tebük Seferi''nin meşakkatlerine katlanıp bu seferi başarıyla tamamlamayı, büyük sevap ve müslümanlar için hayırlı neticeler elde etmeyi nasip etmiş, önceki durumuna göre onu daha mütekâmil bir duruma getirmiştir. Resûlullah''a bağlılıklarını koruyan muhacir ve ensâra da bu zorlu sınav ile kusurlarından daha bir arınma ve ilâhî rızâya daha fazla yaklaşma fırsatı sağlamıştır. Moralleri bozulmaya yüz tutanlara, yani Hz. Peygamber''in sefer kararını birtakım tereddüt ve olumsuz düşüncelerle karşılayan veya sefer sırasındaki güçlüklerden ötürü geri dönmeyi akıllarından geçirmeye başlayanlara gelince, bağışlamak suretiyle onları bu aşağı mertebeden kurtarıp durumlarını iyileştirmiştir."

Kendilerinden görmediklerini asla kaale almadıkları, âdeta düşmanlaştırdıkları için bu meal ve tefsirleri, bir itiraz olmasın diye Saray''ın uzantısı Diyanet''in "Kur''an Yolu Tefsiri"nden aldım.

Bu tefsirlerde tartışılacak noktalara girmeyeceğim. O tartışmalar asıl meselemizde tali kalıyor.

Ensâr-muhacir tartışmalı noktalar var. (Yarın.)

Yazarın Diğer Yazıları