'Enkazdan bir Müslüman çıkarıldı!'
Bir komut: "Tekbiiir!" Birileri avazı çıktığı kadar hemen karşılık veriyor: "Allahu Ekber!..."
Deprem olmuş, her yer enkaz yığını ve o enkazın altında nice canlar yatıyor... Bir nefes duyulmak bir salavat duyulmak, bir "İmdat!" duyulmak isteniyor. Sessizlik gerekiyor. Mırıldan, içinden söyle... Dua et. Ayetler oku. Ama sesini yükseltmeden. Enkazdan uzaklaş. İstediğin kadar slogan at.
Senin "Allahu ekber!" avazının dinle imanla alakası yok.
Dün de yazdım. Bir can kurtarıldı, "Tekbir!" komutuyla "Allahu ekber!" nidaları yükseldi. Hemen susturuldular. Sessizlik istiyorlar.
Bunları yazdım, diye bana kızanlar, hatta dinimi sorgulamaya kalkanlar bile olmuştur. Bunlar dini anlamayanlar, zikretmenin bir bağırtı olduğunu sananlar. Biri yazmış. İmlasına da dokunmadan aynen veriyorum:
"Sen ve senin gibilere yazıklar olsun çok şükür müslüman bir ülkede müslüman olarak yaşıyoruz herhalde allahu ekber diyeceğiz şerrinde hayrında allahtan geldiğini bildiğimiz için hayırdır zorunamı gitti"
Yazılarımı takip etmediği, beni anlamadığı belli. Bir şey demeyeceğim.
"Deprem… Birlik zamanı mı, düşmanlık zamanı mı?!" başlıklı yazımda "Cumhurbaşkanımızın buyruğuyla…" diye söze başlayan siyasîlerin ve bürokratların davranışları, "Saray"a uzak duranlara alenî düşmanlıkları üzerinde durmuştum.
Bir başka mektup, yukarıda verdiğim mektupla taban tabana zıt:
"Sayın A. Tekin; ''Deprem… Birlik zamanı mı, düşmanlık zamanı mı?!'' Sorunuzun yanıtını vereyim izninizle, Deprem; birlik, düşünme ve vicdan zamanıdır. Düşüncesiz, vicdansız, iş bilmezlerle yaşarsak; bizlerin akıtacağı çok göz yaşı, dağlanacağı çok yüreği, sizlerin yazacağınız, eleştireceğiniz çok yazınız olur... Gittikçe bedevileşiyor toplum... Aşiret harami zihniyeti hakim oluyor... Allah başta felakete uğrayan vatandaşlarımızın ve hepimizin yardımcısı olsun."
Bir deprem gönüllüsünün söyledikleri internete girer dinlersiniz. Sessizliğe dikkati çekiyor:
"''Tekbir! Allahu ekber'' deyip 50 kişi 100 kişi birden bağırıyorsunuz, azıcık mantıklı olun lütfen; şoka girebilir bu insan, neye uğradığını şaşırabilir, korkudan kalp krizi geçirip orada ölebilir bile. Azıcık mantıklı olun. Keza bunu ''Tekbir Allahu Ekber'' diyenler için değil söylemiyorum sadece, alkışlayanlar da öyle.
Uzun koridorlar yapılıyor, koridorlar boyunca hasta sedyeyle taşınırken, her geçen diyor ki, ''Abla hadi iyisin, maşallah''. Hiçbir şey söylemeyin sadece taşıyın, ambulansa gittiği zaman gerekli motivasyon sağlık ekipleri tarafından veriliyor. Bir de kameraya el salla diyen geri zekâlılar var, bunların hiçbiri zerre faydası olan insanlar değil!"
Sadece ben yazmıyorum, bunları, vaziyetin farkında olan herkes söylüyor, yazıyor.
Dün sabah erken saatte umutlu dakikalardan bahsediliyordu. Yine birileri "Allahu ekber!" diye slogan -evet slogan- atmaya kalkıştılar, orada kurtarma çalışmaları yürüten resmî görevliler slogancıları susturdular.
Umutların yeşerdiği o saatlerde bir depremzede canlı çıkarıldı. Ekranda haberde "aa" [Anadolu Ajansı] rumuzu görünüyordu. Muhabir mi, yoksa muhabir yanında bir yorumcu mu, bilmiyorum, depremzede çıkarılınca heyecanlı heyecanlı yüksek sesle teşrik tekbirleri getirdi... "Allahu ekber Allahu ekber lâ ilâhe illallahu vallahu ekber Allahu ekber ve lillâhi''l-hamd"... Böyle heyecanlanması, Allah''ı anması kendi tercihi. Zikirde esas söylediklerini duyabilmesidir; herkese duyurması değil. Ama o hemen enkazın yanında bağırıyor. Bunu tartışıyoruz zaten. O heyecanlı heyecanlı konuşan kişi, tekbirlerin ardından "Enkazdan bir Müslüman çıkarıldı." demesin mi?!
Diyarbakır''da, bir Ermeni, hâliyle Hristiyan sanatçı depremde hayatını kaybetmiş. Eğer o sanatçı, enkaz altından canlı çıkarılsaydı "Çok şükür! Bir Hristiyan çıkarıldı!" mı diyecekti?!
Kurtarılanlar insanlar, köpekler, kediler, kuşlar... Karıncalar, böcekler görülse bu yaratıklar da kurtarılacak. "Yaratık" diyoruz. Allah''ın yarattıklarından bahsediyoruz.
Sözümüzü bilelim, yerimizi bilelim.