Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Abdullah OSKAY
Abdullah OSKAY
Ticaretin Politikası

Emlakçı Türkiye'nin seçime etkileri

Türkiye''nin büyük güçler arasındaki çekişmelerde tarihsel olarak Rusya''ya karşı bir denge olarak görülmesi, Türkiye''ye her zaman jeopolitik bir önem kattı. Osmanlı Devleti''nin ömrünü uzatan da, Soğuk Savaş sonrasında Rusya''ya karşı Türkiye''yi Batı bloğunun içine sokan da bu jeopolitik önemdi.

Türkiye''ye Soğuk Savaş süresince NATO''nun kalkanı dendi. Jeopolitik önemi hepimize öğretildi. Türkiye, bu jeopolitik önemi sayesinde birçok kazanım elde edebildi ve bu sayede bugün bölgesinde istikrar adası olabilecek siyasi, askerî, ekonomik ve kültürel kazanımlar elde edebildi.

Türkiye''nin bu durumuna çokça eleştiriler de geldi. Mehmet Ali Birand bir keresinde Türkiye''yi, jeopolitik konumunu satan emlakçılara benzetmişti. Türkiye, bu perspektifte makro emlakçı idi.

Soğuk Savaş''ın bitmesiyle makro emlakçılık sona erdi. Adım adım mikro emlakçılığa geçildi. Artık ev alana ikamet veya vatandaşlık gibi çeşitli unsurlarla Türkiye, bölgesindeki istikrarsızlıktan kaçmak isteyen, en üst sınıf değil ama orta sınıfın doluştuğu bir ülke olup çıkıverdi.

Türkiye''nin makro emlakçılıktan mikro emlakçılığa geçişi bu şekilde oldu. Ülke içinde ilk başta yabancıya pahalıya mülk satıyorum diye sevinenler, sattıkları mülklerin yenisini alamamaya başlayınca kadar bir uykuda idiler.

Üstüne Türkiye''de uygulanan alışılmışın dışındaki ekonomi politikaları ev ve araba fiyatlarını uçurdu.

Ülkenin hızla dışarı açılmasıyla gelen öğrenciler, sağlık turizmi hastaları derken, birden Türkler kendilerini korona döneminde "Enjoy, I am vaccinated. Eğlenebilirsiniz, aşılandım" derken buldular.

Bu durum şimdi Türkiye''de çok boyutlu sorunlarla önümüzdeki seçimleri etkiliyor. Yükselen aşırı sağ partilerin varlığı, varlık fiyatlarının uçması, orta sınıfın gerilemesi, popülist siyasetin yükselmesi bu etkilerden yalnızca bazıları.

Gelenlerin de çeşitli olduğunu söylemek lazım. İran, Afganistan, Yemen, Irak gibi ülkelerden gelen muhafazakârlığın baskısından kaçan insanlar var. Bunların oy tercihlerinin seküler olması daha muhtemel. Türkiye zaten bunlara İslam ve demokrasi uyumunu, farklı kültürlerin birarada yaşamasını pazarladı. Bu sosyal sermayesi giderek azalsa da, halen az da olsa bu toplumların nezdinde Türkiye böyle görünüyor.

Durum bu kadar net olabilecekken ortaya başka denklemler de giriyor. Muhalefetin düştüğü bir tuzak var. Türkiye''de vatandaşlığa geçen Suriyeli, Afgan, İranlı vs. gibi grupların muhalefetin söylemlerinden çekindiği görülüyor. Kılıçdaroğlu''nun yaptığı Afganları ve Suriyelileri ülkesine göndereceğiz açıklaması, her ne kadar İranlıların adı anılmasa da, İran''da sosyal medyada çok tepki çekti.

Muhalefet, popülist siyasetin tuzağına düşmemeli

Türkiye''nin emlakçı zihniyetiyle yaptığı çalışmalar, artık hazmetme kapasitesinin üstüne geçti. Bu doğru ama muhalefetin, popülist partilerin hazırladığı tuzağına düşmemeleri gerekli. 100-150 bin oyu olanların pazarlık masasına oturtulmaya çalışıldığı, ittifakların parçası olduğu bir ortamda vatandaşlığı olan yüzbinlerce yabancının "Pasaportum iptal edilir" korkusuna saplanmaması, oy tercihlerini buna göre belirlememesi önemli.

Evet yükselen bir mülteci karşıtlığı var. Yükselen bir yabancıya ev ve vatandaşlık satışı karşıtlığı var. Bu tepkiyi dile getirenlerin zaten iktidara da muhalif oldukları unutulmamalı, eninde sonunda bu oyların muhalefet cephesine geleceği bilinmeli. Muhalefetin bu noktada yapacağı sert çıkışların ayağına sıkmak olacağı unutulmamalı.

Yazarın Diğer Yazıları