Elveda demokrasi mi diyeceğiz?
Türkiye'de olağan dışı siyaset ve hukuk, gündemi oluşturmaya devam ediyor. Ve Türkiye'de taşlar yerine oturmadığından sistem arıza veriyor. Gelişmelere iyi bakın. Ne görüyorsunuz?
İşte MHP siyaseti... İşte AKP siyaseti...
Her iki parti aslında sistem partisi olmalı ama değiller. Her ikisi de parti olmaktan çok cemaat gibiler. Demokrasinin kurallarını içselleştiremediklerinden kişi partisi durumundalar. Dolayısı ile demokrasinin partisi olmayı hak etmiyorlar.
AKP kendini gizli gündemle yeni sistem kurmaya adamış, gizli gündemi olan bir parti. Evveliyatında Milli Nizam Partisi'nin izleri var... Dolayısı ile sistemle kavgalı bir kökten besleniyor. Geçmişinde irtica suçlamaları var.
Geldiğimiz noktada iddialar sanki doğrulanıyor gibi.
İşte 14 yıllık uygulamalarına bakın... İlk beş yılı sistemi ele geçirme çabası, ikinci beş yılı sistemin koruyucularını yok etme dönemi, son yılları ise sistemi dönüştüreceğine olan kanaati sebebiyle yeni anayasa ile değiştirme sürecine girmiş bulunuyor.
Başarılı olduğunda kurulu siyasal sistemi değiştiren kurucu parti olacak... Yeni kurulan sistemin sahibi...
Ancak AKP, yönetim biçimi, üyelerinin davranışları dikkate alındığında bir parti değil. Daha çok bir cemaat gibi...
Cemaatin başı siyasi bir lider. Aynı zamanda dini içerikleri kullanan siyasi bir lider. Gücünü, halktan aldığı söylense de aslında yıkmak istediği sistemden alıyor. Yok etmek istediği, yerine ikame etmek istediği sistemin bütün argümanlarını çarpıtarak kullanıyor.
Başardığında yeni sistem, yeni anayasa, aynı zamanda lider partisinin anayasası olacak. Cemaatin ailesi daha şimdiden devlet yönetiminin bir parçası değil mi? Bu durum ileride, tipik Orta Doğu ülkesi görünümüyle aile devletine evrilerek yeniden şekillenecek...
Hedef bu...
Peki MHP?
Meğer MHP de bir parti olmaktan çok bir cemaatmiş... Daha doğrusu cemaate dönüştürülmüş...
Oradaki lider sultasını az çok biliyorduk ama boyutlarını, derinliğini, nasıl bir haletiruhiye içinde olduklarını tam olarak bilmiyorduk.
MHP, siyasal bir parti olarak kurulmuş ve fakat yöneticileri tarafından sahiplenilmiştir. Öyle ki partiyi kendi mülkü gibi görmeye başlamış kimseler, lider sultasıyla yönetmenin doğru olduğuna inandırılmış bir avuç insanla üyelerine hükmetmekteymiş...
Geç fark ettik.
Şimdi tarih her iki partiyi ülkenin millî şartlarını belirleme noktasında karşı karşıya getirdi. Ve MHP'nin önüne önemli bir seçenek koydu...
MHP'ye diyor ki: "Cumhuriyeti ve parlamenter sistemi istersen kurtarabilirsin. Bu senin elinde. Yapman gereken şey, sana güç veren tabanın sesine uyup, sağlıklı bir kongreyle parti yönetimini yeniden belirlemendir."
MHP yönetimi buna itiraz ediyor. "Partimiz ele geçiriliyor... Kongre zamanı 2018'de... O zaman gelin" diyor...
Rejim can çekişiyor, bunlar, "Parti benim, kimseye vermem. Rejim beni ilgilendirmez. Bizim bir yolumuz var o yolda ilerleriz" diyorlar.
Toplum, "az sonra o yol da kalmayacak. Aklınızı başınıza toplayın. MHP'nin asıl var olama sebebi, o yolun yol olma sebebi ortadan kalkacak" diyor, MHP'yi yönetenler: "Hainler, akılsızlar partimizi başkasına verecekler" diyor..
Peki, ne olacak şimdi?
Eğer Türkiye Cumhuriyeti rejimi, parlamenter sistem, bütünüyle AKP'ye teslim olmamış ve halen daha, sistemin dinamikleri, koruyucuları bir yerlerde yaşıyorsa bir umut var demektir. MHP kongresini yaptırırlar. Her şey teslim alındıysa, geriye sadece halkın sağduyusu kalır...
Yargıtay bunun birinci aşaması.
Yoksa elveda demokrasi, yaşasın cemaatçi parti sistemine dayalı Yeni Türkiye...