Eleştiri yoksa gelişme de olmaz
Yapılması planlanan hukuk, demokrasi ve ekonomi reformuna dair söylemleri sahici bulmadığımı, neden sahici bulmadığımı da iktidarın demokrasiye ve hukuka tezat eylemlerinden örneklerle açıklamıştım.
Bu tezatlıkta üzerinde dikkatle durulması gereken en önemli noktanın ise muhalefete müsaade etmeme noktasında olduğuna inanıyorum. Çünkü muhalefet engellendikçe geriye gidişe mahkumuz. Zira, eleştiriye açık olmak, eleştirilere kulak vermek, gelişmenin, yol almanın başlıca anahtarı.
Gerilemenin nedeni
John Stuart Mill, "Demokratik Yönetim Üzerine" adlı eserinde şöyle diyor:
"Her yönetimde diğerlerinden daha kuvvetli bir güç vardır ve en kuvvetli güç sürekli olarak tek başına iktidar olma eğilimindedir.
Kısmen bilerek ve kısmen bilinçsizce diğer tüm şeyleri kendine boyun eğdirmeye çalışır, direnç gösteren herhangi bir şey veya iradesine ters düşen herhangi bir etki söz konusu olduğunda bundan memnun kalmaz.
Buna karşın, tüm rakip etkileri bastırmayı başarır ve her şeyi kendi istediği gibi şekillendirirse, o ülkede gelişme sona erer ve gerileme başlar." (Pinhan Yayıncılık, s. 196)
Gerçekten de gelişme ancak yanlışların tespit edilmesiyle sağlanabilir. Bunun için de birilerinin "bu yanlış" demesi gerekir. Elbette ki biat kültürünün hâkim olduğu bir partide, aynı kültürün sürdürüldüğü bir yönetimde yanlışa yanlış diyen birinin çıkması mümkün olmayacaktır.
Bu noktada da muhalefet partilerinin, medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının önemi artar.
İşbu sebeple geçtiğimiz yıl TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan'ın kulak verilmesi gereken Türkiye'nin işgücü piyasası verimliliği, enflasyon, yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü gibi göstergelerde son sıralarda yer aldığı eleştirisi ve "biz bu nedenle ekonomi derken demokrasi diyoruz, yargı bağımsızlığı diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz, insan hakları diyoruz, akademik özgürlükler diyoruz, liyakat diyoruz, ifade özgürlüğü diyoruz" sözleri, Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye'yi karalamak olarak nitelenip "bunun hesabını sormasını bilirim" denilerek cevaplansa da dikkate alınması gereken ifadelerdi.
Gelgelelim, bugün hukuk ve ekonominin birlikte reform sürecine sokulması Özilhan'ın sözlerinin haklılığını doğrular nitelik taşıyor. Dahası reform görüşmelerinin ilk durağının TÜSİAD olması da istişare ortamına kapı açması açısından oldukça önemli.
Eleştirilmemek için perdeleme
Ancak gelişme önemli olsa da gelinen aşamada oldukça yetersiz. Çünkü eleştiriden kaçış o noktaya geldi ki, devlet yönetiminde şeffaflık yitirildi. Her şey devlet sırrı haline gelerek kamuoyundan saklanır oldu. Eleştiriye o denli tahammül yok ki, tüm istatistikler, açıklanan tüm rakamlar gerçeklikten uzak, gösterilmek istenen seviyede, kontrollü ve tutarsız.
Pandemi döneminde dahi gördük bunu. Bir noktada açıklanan veriler birbiriyle çelişiyor.
İşsizlik, enflasyon verileri inandırıcılığını zaten çoktan kaybetti.
Oysa kurumsal hafıza, istikrarlı ve sağlıklı bir ülke yönetimi için olmaz olmaz bir gereklilik; şeffaflıkla birlikte, güvenilirlik için, dolayısıyla iyi bir ekonomi için de önemli bir anahtar.
Son olarak Borsa İstanbul'un yüzde 10'unun Katarlılara satılması örneğinde Varlık Fonu'nun denetim dışına çıkarılması nedeniyle satış bedelini dahi öğrenemedik.
Hukukta reform için eleştirilere açık olmak gerek ancak eleştirilerin yapıcı olması ve çözüm sunabilmesi için şeffaf bir yönetimin sağlanması da gerekiyor.