Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Evren Devrim ZELYUT
Evren Devrim ZELYUT

Ekonomide 'Yalancı Çoban Sendromu'

Küçükken 'Yalancı Çoban'ın hikayesini dinlemeyen birisi yönetici olursa ne olur? Eğer yalan söylemeyi adet haline getirirse attığı yalanlara bir gün kimse inanmaz, yaptığı işler eline yüzüne bulaşır. Hikayeyi bilmeyenler için kısa bir özet geçelim: Köyün çobanı sürekli köylülere 'kurtlar geldi yardıma koşun' dermiş. İşini gücünü bırakıp, kan ter içinde koşa koşa sürüye yardıma gelen köylüler çobanı çok eğlendirirmiş. Günün birinde kurtlar sürüye geldiğinde yardım isteyen çobanın haykırışlarını duyanlar inanmamışlar. Sonrası ise malum, ne sürü kalmış ne çoban…

Bugün ekonomide 'Yalancı Çoban' sendromuna çok ama çok dikkat etmeliyiz. Çünkü yaşadığımız kur, enflasyon, işsizlik sorunlarının temelinde 'üretmek yerine tüketmeyi, ihracat yerine ithalatı marifet bilen' Türkiye var! Ve bu politikayı dayatan yönetim 8,50 kur seviyesi ile sıkışınca, tekrar yegâne çözüm olan 'reformların' ipine sarıldı.

İşte burada 'Yalancı Çoban Sendromu' devreye girebilir. Zira AKP yönetimi her sıkıştığında reform sözünü kullanır ancak iş eyleme geldiğinde günü kurtarmayı başarmışlarsa bozuk yapıyı devam ettirirler.

Ancak geldiğimiz yer itibari ile artık reform konusunda kuru sıkı atma noktası çoktan geçilmiştir. Türkiye 2016'dan itibaren klasik tekstil, inşaat ve ithalata bağlı imalat modelinde sıkışıp boğulma sinyali vermiştir. Sistemin acil olarak değişmesi gereklidir. Bugüne dek anılan değişim yapılmadığı için kur çeşitli dış şokları bahane ederek rekorlar kırmıştır. Tıpkı hastalıklı organların yükselttiği kan basıncı yani tansiyon gibi, yanlış ekonomik modelin, kuru yükseltip ekonomik tansiyonu arttırdığı dönemler yaşıyoruz.

Hastaya güzel sözler, telkinler tansiyonu anlık olarak düşürebilir. Ancak organlar sakatsa bu kalıcı olur mu? Reform sözleri de böyle… Ekonomide dönüşüm gerçekleşmezse kurun tansiyonu düşük kalır mı?

En önemlisi ise, reform reform deyip yabancı-yerli sermayeye güven verip gereğini yapmazsanız ne olur? Sermaye yatırım için Türkiye'de kalır mı? Bugün reform sözlerinin samimiyeti test edilmektedir. Testin özü ise demokrasiye ne kadar bağlısınız buna dayanır. Eğer Türkiye tek adam rejimi ya da oligarşik bir yönetime sahip olduğuna dair sinyaller yollarsa reformların samimi olduğuna inanılır mı?

Siz, ülkenin ana muhalefet liderine fezleke düzenlerseniz, 'bakla kazığına oturturuz' diyenlere yol verirseniz, İstanbul Belediye Başkanı'nın bilim bazlı bir eleştirisi için soruşturma açarsanız, Allah aşkına söyleyin, hangi yatırımcı kendisini güvende hisseder de gelip yatırım yapar?

Reform ve demokrasi sözleri sıkıştığınızda sarılacağınız bir can simidi değildir. Özü itibari ile eylem demektir. Önce reform ve demokrasi çağrısı yapıp sonra tersini yaparsanız olmaz.

Tüm göstergeleriniz alarm verirken yani merkezi yönetim brüt borç stoğunuz 2003'de 283 milyardan 2020'de 1,9 trilyon olmuşsa, kısa vadeli yabancı borcunuz 134 milyar dolara çıkmış ve kasa eksi ise, enflasyon gerçekte %40 ve işsiz sayısı 10 milyondan fazla ise…

Dikkatli olun, yoksa sonunuz 'yalancı çobana' döner.

Yazarın Diğer Yazıları