Ekonomi beka sorununa dönüştü
Bu gidiş iyi gidiş değil. İktidarın yarattığı her sorun, aynı zamanda Türkiye''nin ayağına pranga vurmak anlamına geliyor.
İğneden ipliğe zam gelmesi, halkı canından bezdirdiği kadar, Türkiye''nin de canına okumak anlamına geliyor.
Yaratılan ekonomik düzen, iktidar muhalefet ilişkisinde, iktidarın aldığı tüm hatalı karar ve yanılışlarında ısrarlı davranmasından dolayı, kendilerini zayıflatırken muhalefeti güçlendiriyor ama sürecin sonunda geriye hırpalanmış halk yığınları ile dış politikada zayıflamış bir devlet bırakıyor.
Türkiye''de bu ekonomik kriz karabasanı zaman zaman üzerimize çöküyor. Lakin bu seferki katmerli, sahiplenilmiş, ısrarcı, zorba ve oldukça ağır. Geçmiştekilere benzemiyor.
Öyle ki sadece iç politikada değil, dış politikada da Türkiye''ye ayak bağı olacak hale gelmiş görülüyor.
Ekonomisi gittikçe zayıflayan bir ülkenin bir güç odağı olarak çevresinde şaşırtıcı hamleler yapacağını söyleyemeyiz. Büyük güç odakları karşısında etkili olması da gittikçe zorlaşır.
Cumhur İttifakı içinde iktidar marifetiyle Türkiye''yi Rusya-Çin eksenine yönelten güç odakları, Amerikan karşıtlığında haklı olsalar bile, Türkiye''nin kendi merkezinde, kendine yeten, tüm güç odaklarına eşit uzaklıkta duran bir ülke olmasına izin vermek istemiyorlar. İçinde sürüklendiğimiz ekonomik buhran, yönlendirici güç odaklarının işini kolaylaştırıyor.
Halkı perişan, sanayisi dıştan gelecek tedarik zincirine, dolayısı ile dövize mecbur, millî geliri gittikçe düşen ve her haliyle fakirleşen bir ülkenin ABD, AB, Rusya ve Çin karşısında hiçbirine bağımlı kalmadan onurlu ve dik bir dış politika yürütmesi kolay değil.
Güç odaklarının Türkiye''deki uzantılarına bakarsanız, bağımsızlığımızın yolu, Avrasya''ya eklemlenmekten geçiyor. Bunların amacını anladık da, kendilerine "millîyiz, milliyetçiyiz" diyenlerin durumuna bir anlam veremedik. İktidar ve ortakları, yanlış ekonomi politikalarında ısrar ederek nereye varmak istemekteler?
Elektrik zammı sadece vatandaşı çarpmıyor ki. Ülkenin kendisini de çarpıyor.
İşte doğal gaz kesintisi ortada. İran''dan gelen gaz her sene aynı sorunu üretiyor. Her yıl Türkiye''deki millî sanayiyi vuruyor. Ve iş başındaki iktidar da bunu tam 20 yıldır biliyor.
Peki, ne önlem alıyor?
Hiç!
Biz de soruyoruz: Niye hiç!?
Millî sanayi zarar görsün mü istiyorsunuz? İstemiyorsanız bütün yaz, ağustos böceği gibi saz çalacağınıza, yatırım yapıp önlem alsaydınız.
Almadınız..
Ekonomiyi de batırdınız.
Ve Abdüllatif Şener''in tespitiyle söylersek: "Sürekli nutuk attılar. Şimdi ''yüksek kur faydalı'' demiyorlar; düşürmeye çalışıyorlar. ''Cari açığı kapadık'' diyorlar ama şimdi yine artıyor. 7 milyar dolar bir aylık cari açık var. Hâlbuki tüm krizler 2001 krizi dâhil cari açık hep kapanmıştır. Bunlar bir iki ay ''kapandı'' diyorlar sonra tekrar görülüyor. Daha bu günler iyi günlerimiz."
Gazetemiz yazarı Prof. Dr. Esfender Korkmaz Hoca''nın verdiği bilgiye göre ise: "2020 yılı sonunda ihracata konu bir malın üretim maliyeti 1000 lira idiyse, 2021 yılı sonunda 1876,40 liraya yükseldi."
Üstelik bu mal dışa bağımlı.
"100 dolarlık ihracat malı üretmemiz için en az 70 dolarlık ara malı ve ham madde ithal etmemiz gerekiyor. Yani kur artışları otomatik olarak ihracat malı üretim maliyetlerine yansıyor."
Bu şartları yaratmak millîlik ve milliyetçilik midir? Değilse nedir?
Ey milletim!
Bilesiniz ki, ekonomideki bilinçli ve hatalı ısrar, Türkiye''nin beka sorununa dönüşmeye başlamıştır.