Ege Üniversitesi’nde dehşet günleri (3)
Ege Üniversitesi’ni en iyi bilen isimlerden bir arkadaşımla şahit olduğu olayları konuşuyoruz. Şeytan ayrıntıda gizlidir. Arkadaşımın anlattıklarından, Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun katlinden asıl kimin/kimlerin sorumlu olduğu belirginleşiyor.
Ege Üniversitesi tam anlamıyla PKK’nın kontrolünde... PKK’nın kontrolüne izin verildi çok açık. İşte anlattıkları:
“-Bunların hepsi belki 100-150 kişi yoktur. Üniversitenin içi dingonun ahırı gibidir. Belki 50 kapısı var. Kimlik kontrolü falan yok! 20 bin dönüm arazi, hastane kampusuyla beraber belki 40-50 bin dönüm. Olay oldu bitti, bir sürü polis girdi. Sinek bile uçurtmuyorlar. Şimdiye kadar aklınız neredeydi, diyorum.
-Bu gencimize, rahmetliye (Fırat Çakıroğlu’na) gelelim. Belki bir senedir, idareye tehdit ediliyorum, diye dilekçe veriyor. Orayı burayı arıyor. MHP İzmir milletvekillerini defalarca arıyor. Fırat rahmetli, sık sık hocalarla da görüşürdü. Hocalar hep itidal tavsiye etmiştir. Hatta bir hoca şikâyet dilekçesini birlikte yazmıştır. Hoca’nın yanında rahmetliyle karşılaşıyorduk. Bizim Zekeriya Doğan Kültürevi var. Oraya konferanslara da zaman zaman gelirdi. Sık görüştüğü hocası, “Milletvekilleri başka siyasîler, birkaç hoca da alalım, rektöre gidelim, tedbir alınmasını isteyelim.” diyor. Sadece Fırat meselesi değil, genel mesele bu. Bir defasında bir milletvekili rektörü aramış. Netice?
-Edebiyat Fakültesi’nin dekanı bu işlere göz yuman bir adam. Bir dekan yardımcısı ve felsefe bölümünden iki öğretim üyesi PKK’lılara akıl fikir veriyor, kol-kanat geriyor. Bu yaygın söylentidir. Başka bölümlerden de destekçileri var. Rektör Hanımn ne şiş yansın, ne kebap hesabında. Olayın olduğu günün ertesinde büyük bir baskı altındaydı. Olayın ardından ağlamış. Ağlasa ne olacak? Olup bitenleri biliyordu. Tedbir aldı mı? Edebiyat Fakültesi Dekanı’nı görevden aldı mı? Güvenlik müdürü görevinde duruyor mu? Duruyor. Rektör senatodan kınama kararı bile çıkartmadı. Ya senatoya gücü yetmiyor, ya da senato da hain! Senatonun bildirilerini okudum, “Öldürülmesini şiddetle kınıyoruz.” diye bir şey yok!”
* * *
Arkadaşımın anlattıkları başka şeyler de var ama olayla ilgili kısmı burada bitiyor.
Rektör Hanım, nasıl o makamda oturuyor?
Edebiyat Fakültesi Dekanı öğrencilerinin yüzüne nasıl bakabiliyor?! İnsanın aklı duruyor.
En acısı, daha önce bu köşede bahsettiğim, üniversite senatosunun yayınladığı iki bildiri... Birincisi gaddarca, ruhsuz bir bildiri. İkinci bildiride biraz ruh katmak istemişler ama hâlâ “tarafsızlık” rolü içindeler.
Üniversite hâdiseden sonra üç gün kapatılmıştı. Kapatılmayla ilgili ekrana koydukları yazı çok çirkindi. Ondan bahsetmedim. O yazıyı olduğu gibi alacaktım; sonra aradım, bulamadım.
Ahmet Davutoğlu’nun aileyi arayıp başsağlığı dilediği yazılıp söylenmişti. Meğer öyle bir şey yokmuş.
Saray hiç oralı değil. Saray oralı olmayınca YÖK Başkanlığı pusuveriyor.
Hâdiselere teşhis koyamayanlar ülke yönetemezler; ancak, çıkarları için bulundukları makamları işgal ederler.