Eblehten geçilmiyor!
“Ebleh” sıfatı dilime dolandı!
PKK’nın Kandil başı Murat Karayılan eblehleri karşısına almış, Anadolu’dan çekilme tarihi veriyor ve şartlarını da sıralıyor.
İnternette sözlük siteleri var... Şu “ebleh” tariflerini Uludağ Sözlük’ten aldım:
1. Akılsız, budala..., 2. Şaşkın, kafası karışmış, tutarlı davranmayan, ne yapacağı belirsiz, aklın beş karış havada olma durumu...,
3. Arapçadan gelme, aslı “ebleh” olan bu kelime sersem ve kendini bilmez kişiler için kullanılan bir sıfattır.
Kelimenin etimolojisine girmeyeceğim. Burada mühim olan Türkçedeki anlamı ve dilimize kattığı zenginliktir. Ebleh kelimesi kullanılmasaydı, bugünkü vaziyetimizi hangi sıfatla ifade edebilirdim, diye düşündüm ama bulamadım! Yukarıdaki tariflerden de anlayacağınız gibi, Abdullah Öcalan ve Kandil’e kananların vaziyetini en iyi anlatacak “ebleh” sıfatıdır.
“Allah (işin iç yüzünü) çok iyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nûr, 24/18).
Hikmet sahibi yüce Rabb’im, “ebleh” kelimesini, bugünlerde başımıza gelenleri anlatabilmemiz için, Türkçeden attırmamış! Türkçemizin bel kemiği kelimeleri atıp yerine uyduruk-kaydırık kelime bulanlara, Allah “ebleh”e karşılık bulmayı unutturmuş!
fi397li473 Ebleh birileri, muhabirleri Kandil’e göndermiş. Muhabirlere “ebleh” diyemem; “Git!” denilince gidecekler. Ancak, içlerindeki Kandil’e “kır meyhanesi” niyetiyle tırmanan yazar-çizer takımı kelimenin tam anlamıyla ebleh. İnsanlarımızın eblehlikleri beni üzüyor. Zaten hususiyetle gazeteci makûlesi ebleh olmasaydı PKK bu kadar büyümezdi.
“PKK açılımı”nın teorisyeni başdanışman bir “Doç. Dr.” milletvekili, M. Karayılan’ın şartları karşısında, “O kendisince kitlesini tatmin etmek için hikâye okuyor, süreci anlamamış” diyor.
Adamlar bunca yıllık mücadelelerini hikâye okumak için vermediler. İdeolojilerinin gereklerini yerine getiriyorlar ve her adımlarını şuurlu atıyorlar. Onlar “ebleh” değiller! Ortada yiten canlar var. Bunlar nasıl hikâye olabilir? Silah bırakılacak, sınır dışına çıkılacak... Kolay mı? Bir anda mücadeleden vazgeçeceklerini nasıl düşünürsün! Zaten “Barış” dediğin an, “Sınırın ötesine gidilecek” dediğin an, adamlar yurt içinde tedbirlerini aldılar. Göstermelik birkaç grup çıkacak, diğerleri şehirlere, köylere dağılacaklar. Örgüt dağdan şehre inmiş olacak. Zaten bu çoktan yapıldı... Güneydoğu’dan gelen haberler hiç iç açıcı değil; fiilen PKK hâkim.
Eblehler, işi o kadar ileriye götürdüler ki PKK/BDP’nin imaj cilâlamasını gönüllü üstlendiler. M. Karayılan’ı bırakın BDP milletvekilleri de cilâdan nasipleniyorlar. Militanlarla kucaklaşan “eş başkan” bir kadınla yapılan röportaja göz attım. Ne cilâ ne cilâ! Allah sonumuzu hayreylesin.
Son söz: “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/208)