'Düzeltme ve cevap' (1)
Araya girmeden, alta üste yorum katmadan, dün bahsettiğim gibi, Hrant Dink Vakfı’nın vekilleri Av. Fethiye Çetin ve Av. Diğdem Portakal’ın 1 Ekim 2012 tarihli, Beyoğlu 10. Noterliği kanalıyla gönderdikleri “Düzeltme ve Cevap” başlıklı “yorumlarını” veriyorum.
Avukat hanımlar “yorum”u uzatmışlar. Köşenin hacmi belli. Biraz dikkatli olsalardı. Zaten, “Nefret Söylemcileri” yazdıklarımı sitelerinde yorumluyorlar. O yorumlarını bir bakıma “düzeltme ve cevap” hakkı görerek köşeme alıyorum. Bu “düzeltme ve cevap” dedikleri “yorum”u, bundan sonraki adımın ne olacağını ihsas için gönderdiklerini tahmin etmek zor değil! Neyse... Şu “yorum” haklarını bir daha kullansınlar. Yarın da devam edecek. Uzman kişinin değerlendirmeleri ışığında “düzeltme ve cevap” sırası bana gelecek.
Dostlar! Bu mesele Türkiye’nin kangrenidir. İnsanların nerede durduğunu ve ne yapmak istediklerini tam anlamıyla açığa çıkarmalıyız.
Söz onların:
“Arslan Tekin, Yeni Çağ Gazetesi’nin 11.09.2012, 12.09.2012, 19.09.2012, 20.09.2012 ve 21.09.2012 tarihli nüshalarında yayınlanan tüm yazılarında adeta yazı dizisi edasında ve ısrar ile etnik kimlik vurgusu yaparak, ayrımcı, düşmanlık ve nefret içeren, hakaret eden ve gerçeğe aykırı ifadeler kullanmakla kalmamış aynı zamanda Hrant Dink cinayetini olumlayan, özendiren, şiddet eylemlerini meşrulaştıran tehditkar ifadeleriyle de ceza yasasında suç olarak tanımlanan çok sayıda maddeyi ihlal etmiştir.
Gerek Hrant Dink gerekse Hrant Dink adına kurulan müvekkil vakıf ile ilgili söylemlerinin, gerçeği yansıtmaması yanında kendinden farklı bir grubun haklarını ve eşitliğini yok sayan, ayrımcı, nefret içeren ifadelerin, ifade özgürlüğünün korumasından yararlanmayacağı açıktır.
Bilindiği üzere, kapsamı ne kadar geniş olursa olsun ifade özgürlüğü hakkı, mutlak bir hak değildir ve bu hakkın kullanımı beraberinde belirli görev ve sorumlulukları da taşımaktadır. Başta, diğerlerinin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, ayrımcılığa uğramama hakkı gibi başka haklarla uzlaştırılması gerekmekte ve esasen bu uzlaştırma çok kültürlü toplumlarda barış içinde birlikte yaşamanın ve demokratik, çoğulcu toplumun temellerini oluşturmaktadır. Bu hak, aynı zamanda AİHS’nin 10/2 maddesinde belirtilen kısıtlamalara tabidir. Bu itibarla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi pek çok kararında ırka, dine ve etnik kökene dayalı ayrımcılığın tüm biçimleriyle mücadele etmenin yaşamsal önemde olduğunu vurgulamıştır.
Belirli birey veya grupların onurunu kırabilecek, hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret biçimlerini yayan, kışkırtan, teşvik eden veya meşrulaştıran her türlü ifade biçimi, 10. Madde kapsamında değerlendirilemez ve ifade özgürlüğü korumasından yararlanamaz.
Nefret söylemi, nefret suçu riski de doğurur. Hrant Dink cinayeti, başını medyanın çektiği yoğun bir nefret söylemi ardından gerçekleştirilen tipik bir nefret cinayetidir. Nefret söylemi bugün, sadece ülkemizin değil dünyanın pek çok ülkesinin sorunudur ve ne yazık ki giderek farklı grupların birlikte barış içinde yaşama koşullarını yok etmektedir.” Devamı yarın.