Durum şaşırtıcı değil
Varsayın ki Kurtuluş Savaşı sürecindeyiz ve birileri çıkmış, TBMM'de ülkeyi bölmek ve ayırmak isteyenlerin siyasi sözcülüğünü yapıyor?.. Ne diyecek o günkü yüce ve büyük Meclis?
Dakika geçirmeden hepsini kapının önüne koyar mı koymaz mı?
O da yetmez, gelmişini geçmişini İstiklal Mahkemeleri'nde halleder ve defterini dürdükten sonra kim millî orduya kumpas kuruyorsa hesabını sormak için yola çıkmaz mı?..
Peki Millî Meclis bunları yaparken Avrupalılar ne yapar?..
Aynen bugünkü yaptıklarını yapar..
Gelir Türkiye'yi suçlar..
Türkiye olarak hep bir ağızdan Batı'ya sormamız lazım değil midir? İyi de kardeşim; Türkiye ne zaman PKK'ya etkili bir askeri plan yapsa, hep bir ağızdan ve yine hep birlikte siz "olmaz" deyip engel olmadınız mı?
Gayet iyi hatırlıyorum.
Çekiç-Güç'ün bölgeye yerleştirildiği günlerde Türkiye, PKK'ya operasyon yapacaktı. Almanya, "bizim tanklarımızı kullanamazsınız" demişti...
Yine gayet iyi hatırlıyorum..
O günün gazetelerinde Çekiç-Güç'ün Kandil'e ABD askeri indirdiğini yazmaktaydı. Öyle ki Çekiç-Güç'ün o günlerde PKK'ya uçaktan mühimmat atıyor haberleri yayınlanmaktaydı...
Al sana müttefik...
Bunları bize yapan Almanya müttefikimiz değil mi?.
Evet...
ABD hayli hayli müttefikimiz, doğru mu?
Ona da evet..
Peki, bu ve bunlar gibi geçmişte yapılanlara baktığımızda bugünkü itiraz seslerinin samimiyetine nasıl inanacağız? Sahiden demokrasi isteyen, bir Avrupa mı var kaşımızda, yoksa temelinde Türkiye'deki demokrasinin gidişatına duyulan endişe değil de gizliden gizliye PKK'ya verilen destek mi var? AB ve ABD aslında bir ön açma politikası mı yapıyor?
Hangisi?
Mesela şu Belçika denilen ülkenin millî politikası, tamamen destek üzerine kurulu değil mi?
Batılı devletler Türkiye'deki demokrasiyi bu kadar önemsiyor olsalardı, yıllardır, Türkiye'nin içinde bulunduğu terör sorununun çözümüne destek verirlerdi.
Hâlbuki başta ABD olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi tam tersini yapıyor.
PKK'ya dün de, bugün de destek veriyor...
Bu desteğin en somut örneğini içinde bulunduğumuz Suriye ve Irak politikalarında yaşıyoruz. Uygulamaları halkımızla birlikte izliyoruz... Uygulamalar bu desteğin nasıl resmileştiğinin açık göstergelerini sunuyor bize...
Kurtuluş Savaşı yıllarında da aynısını yapıyorlardı.
Ermeniler ve Kürtler Batılıların Türkiye'yi içten vurdukları kara gücüydü. Bugünkü savaş terminolojisiyle söylersek, vekalet savaşlarını Batılılar adına Ermeni Taşnak ve Hınçak komitaları ile Babanzadeler yürütmekteydi...
Gelinen noktada tarih, yeni şekil ve boyutlarıyla olayları güncellemiş görülüyor.. Yine Batılılar ve yine vekâlet savaşları dönemindeyiz. Ve işin garibi yine hedefte Türkiye ve onun geçmişte sahip olduğu Misak-ı Millî toprakları var.
Bugünkü talihsizliğimiz, ne yapacağından emin olduğumuz, stratejisine ve millî duruşuna kesinlikle güveneceğimiz bir Kuvayı Millîye ile onun lideri Atatürk kabiliyetinde önderlerin bulunmamasıdır... Dahasını da söyleyeyim. O seviyede muhalefet de yoktur.
Dün iktidardakilerin bir numaralı ortağı durumunda olup bugün tam karşısında gösterilerek tutuklamalar yapıldığı için, Batılılar haklı gibi görülebilir.. Ancak en başından rotası şaşmamış olanlar için durum şaşırtıcı değil...