Dünya ayakta... Bozkurtlar geliyor!

Merih Demiral, Almanya’da Avrupa Futbol Şampiyonası’nda Avusturya’yı deviren iki golü atıyor. Tribünlere doğru koşuyor. Türk seyirciler çılgınca alkışlıyorlar, bozkurt işareti yapıyorlar. Merih de onlara aynı işaretle karşılık veriyor.

Bu gösteri Alman İçişleri Bakanı Nancy Faeser’i çileden çıkarıyor. Kadının “X”te yazdıklarına bakın:

Aşırı sağcı Türklerin sembollerinin stadyumlarımızda yeri yoktur. Avrupa Futbol Şampiyonası'nın ırkçılık platformu olarak kullanılması kesinlikle kabul edilemez. UEFA'nın konuyu araştırıp yaptırımları değerlendirmesini bekliyoruz.”

Hemen şikâyet, hemen soruşturma!

Nasıl böyle “ırkçı”, “aşarı sağ” kanaatine varıyor?!

Savaş mı ilân ettik?! Almanlara zarar mı verdik? Avrupa’yı birbirine mi kattık? Nedir bu kızgınlık?

Almanlar ve Avusturyalılar aynı soydan. Hitler asıl Avusturyalı. Nazileri hatırlatan işaretlere iki ülkede de ceza var.

Bozkurt işaretiyle, Nazi selâmı arasında nasıl bir benzerlik kurulabilir? Geçmişte Naziler, şimdilerde Almanların ve Avusturyalıların içindeki bazı gruplar ırkçılıkları ileri safhaya vardırıyorlar, kendilerinden başkasını makbul görmüyorlar. Çeteler kurup yabancıları öldürmeye kadar varıyorlar.

Hitlercilerle bizdeki bozkurt işareti yapanları aynı kefeye koymanın altında yatan asıl sebep, Türklere karşı tarihten gelen korku... Korku düşmanlığa dönüşüyor.

Nancy Faeser’in ve Nancy Faeser gibi düşünen Batılılara karşı bütün Türkiye, bütün Türk dünyası, “insanlığı” öne çıkaran bütün ülkeler bir olmalıdır. Bugün “Türk”e karşı konan tavır yarın kendilerine de konacaktır.

Nancy Faeser’in ve benzerlerinin asıl korkusu Türk’ün kendisini hatırlaması, bir Türk olarak buradayım, demesi.

Nancy Faeser’e kötü haberim var.

Bir tarihte ben de Almanya’daydım. Devlet Bahçeli MHP Genel Başkanı seçildikten sonra Almanya Türk Federasyonu’nun 20. Olağan Kongresi’ne katılmak için Almanya’ya gidecek, oradan Fransa’ya geçecek, Paris’te Türk Federasyonun ziyaret edecekti. Daha önce Devlet Bahçeli’ye, ilk yurt dışı ziyaretinizi gazeteci olarak ben de takip etmek isterim, demiştim.

(Hatırlatayım... Devlet Bahçeli’yi halkın tanıması için ilk yayınları yapan da biziz. Hakkında ilk kitabı da biz çıkardık. Bu kitap çoğaltılıp çoğaltıp dağıtıldı. Genel başkanlıkta Tuğrul Türkeş’le ikinci tura kaldıklarında, Tuğrul Türkeş’le de yaptığım röportaj çoğaltılıp delegelere dağıtılmıştı. Çünkü o röportajda Tuğrul Türkeş’in bazı cümleleri, Milliyetçi Hareket içinde hoş karşılanmamıştı. Devlet Bahçeli lehinde kullanmışlardı. Ve Bahçeli genel başkan seçildi.)

Devlet Bahçeli’nin gezisini zamanında uzun uzun yazdık. Bu gezide Frankfurt’ta karşılaştığım bir zenci elinde Türk bayrağı ile bozkurt işareti yapıyordu.

Bir yazımda şu not yer alıyor: “‘Bozkurt işareti’, pop kültürün bir figürü idi ve çok tutulmuştu. Bu işaret Türkeş’in Süleyman Demirel’in davetiyle Nisan-Mayıs 1992’de, Türk Dünyasına yaptığı gezide Türkiye’ye taşınmıştır.”

Bu işaretin öncesi de var. Bütün Türklerde ta başından beri “bozkurt” sembolünden bahsedilir. 20. yüzyılın başlarında özellikle Türkler arasında Kırım’dan Gaspıralı İsmail’in (1851-1914) öncülüğünde Ceditçilik hareketi yaygındı. Ceditçilik hareketiyle birlikte “bozkurt” işareti de görülmeye başlanmıştı. Asıl 1990’dan sonra komünist idarelerin çökmesiyle yaygınlaştı.

Gezi yazımdan “Zenci Ülkücü” ara başlıklı bölümü Nancy Faeser’in dikkatine sunuyorum:

“Meğer ülkücüler enternasyonalleşmiş! Otelimiz, kurultayın yapı­lacağı kapalı salonun ön tarafına düşüyordu. Kurultaya katılmak için Avrupa’nın ve Almanya’nın çeşitli şehirlerinden gelenler otobüs ve otomobillerini ileride park ediyor, gruplar hâlinde Türk bayrağı, üç hilâlli, bozkurtlu bayrak ve flamalar açıyor, sloganlar atarak salona doğru yürüyorlardı. (...) İşte salona doğru slogan atarak bayraklarla yürüyenlerin önünde bir kişi vardı ki, renginden hemen fark ediliyordu. Bu kişi elinde Türk bayrağı taşıyan zenci bir ‘ülkücü’ idi. Sloganlara zaman zaman eşlik ediyor, bozkurt işareti yapıyordu. Gruptakilerle aynı heyecanı paylaşıyordu.

Kimdi bu Afrikalı ülkücü? Gerçekten inanmış mı, yoksa arkadaş hatırına mı kurultaya katılıyordu? Veya böylece hayatını renkli kılacağı bir enstantane mi yakalamış oluyordu?

Kendisi ve arkadaşlarıyla görüştüm. Bizim Afrikalı, Rechlingh Ülkü Ocakları’na kayıtlı bir ülkücü idi. Adı: Muhammed Guy Ka­tumba... Zaire’den gelmişti. Almanya’da üniversitede okuyor, öğrenci yurdunda kalıyordu. Yurttaki odasını da Türk bayrağı ve üç hilalli bayraklarla donatmış.”

***

“Bozkurt” işaretiyle ilgili bir hikâyem daha var.

Makedonya’dan Arnavutluk’a yaya geçiyorum. Başka geçenler de var. Kapıda vize alınıyor. Sekiz dolar ödememiz gerek. Ben de bozuk yok. Biri yardımcı olmak istiyor. O ödüyor. Sonra kendisine vereceğim.

Balkan Volkanı kitabımızdan aktarıyorum:

“Hemen otobüse koşuyoruz... Belki 30 yıl­lık otobüs... Her yeri dökülüyor. Yaşlı arkadaşım Ahmet İbrahimî ile yan yana oturuyoruz. Meğer bizim arkadaş eski bir partizanmış... Enver Hoca'nın saflarında ‘faşistler’e karşı savaşmış... Hey Allah'ım! O bir komünist, ben ise bir ‘faşist’!.. Üstelik 1970'li yıllarda hareketli bir talebelik geçirdim. Hâlen komünist olan Ahmet İbrahimî’yle iyi dost olduk... Otobüs içinde başlayan komünist-demokrat tartışmasında demokratlara arka çıkmama rağmen ‘dostluğumuz’ devam etti. Bütün otobüs içinde tek komünist Ahmet İbrahimî... Demokratlar her seferinde ellerini havaya kaldırıp iki parmaklarını açıp zafer işareti ya­pıyorlar... O an aklıma geldi... Ben onlara yeni bir demok­rasi işareti öğreteceğim... Onlara, ‘Türkiye'de demokrasi işareti öyle değil, böyle verilir.’ deyip yeni yeni yayılma­ya başlayan ‘Bozkurt’ işaretini gösterdim... Muzipliğimiz üzerimizdeydi... Otobüste 15 kişi birden partizan arkada­şıma karşı bu işareti yapmaya başladılar, zaferlerini böy­lece kutluyorlardı!”

***

Nancy Faeser ve gibilerine karşı birlik içinde hareket etmeliyiz. Tavrımız net olmalıdır.

Yarın Berlin’de Hollanda’yla karşılaşıyoruz. Bütün stat inlemeli, bütün eller havaya kalkmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları