Dua ve şikayet...
Yarabbi sen bizi koru... Çünkü biz bizi korumaktan aciziz.
Bu sebeple perişan olduk...
İşsizlik aldı başını gidiyor...
Bir iktidar seçiyoruz, yegâne düşüncesi iktidarını sürdürmenin ve ebedi orada kalmanın hesaplarını yapmak oluyor...
Seçilmiş iktidarlar, adınla birlikte anılan "Hak'kı" hak olarak tanımıyor.
Çoklarının hakkını yedi bitirdi.
Adalet adın umurunda değil. Sanki sen yokmuşsun gibi davranıyor.
Sanki sen yaratmamışsın da onlar her şeyin sahibiymiş gibi davranıyor.
Sanki kul değiller de muktedirler.
Sanki bu dünya onlar için yaratılmış da, kullar için hiçbir şey yaratılmamış gibi yedikçe yiyor, içtikçe doymuyorlar.
Ya Rab!
Bu kullarından şikâyetçiyiz...
Senin gönderdiğin dini kendi malları sanıyorlar.
Kendi kendilerini haşa senin yerine koyup insanları cezalandırıyorlar.
İnsanların nasıl davranacaklarına karar verme cüretini gösteriyorlar...
Ellerinden gelse hepimizi biyolojik robotlara dönüştürüp öyle yönetecekler.
Şimdi, tüm zamanların en adaletsiz, en torpilci, en hak hukuk çiğneyicileri, tutmuş rejimi yıkmak istiyor... Başkanlık kuracakmış...
Bu talancılardan şikâyetçiyiz ya Rabbi...
Ya Rab!
Ülkemde öyle hocalar, sakallılar, şeyhler, dervişler var ki oluk oluk haksızlıklar ortadayken, kul hakları iç edilirken bana mısın demiyor.
Adalet çöküyor da gıkları çıkmıyor. Üstüne üstlük bir de "yapanlar haklıdır" deyip fetva veriyorlar.
Ya Rab!..
İşte bu gafiller sürüsü sebebiyle, bu ülkede "hak gelip batıl zail olmuyor."
Tam tersine "hak" haksızlıklar için araç yapılıyor..
Televizyonlarda sözde türbanlı hatun kişiler, yapılan yanlışları, çiğnenen hakları, yenilen, yutulan ihaleleri nasıl savunuyor bir görseniz...
Bunlardan da şikâyetçiyiz.
Hele bir Diyanetimiz var.
Onlar yüzünden akla karayı seçemiyoruz. Aklımız karışıyor. Bizi "emr olunduğun gibi dosdoğru ol" ölçütünden hareketle aydınlatacakları yerde, iktidarın borazanı olarak, haklının ve doğrunun değil, yanlışın ve bunu üreten siyasetin yanında yer alıyorlar.
Ya Rab!
Türkiye'de bırakalım siyasi iktidarı, sosyal iktidarların hangi aşamasında olursa olsun en küçük birimlerde bile yönetimi eline bir kere geçiren bir daha bırakmıyor.
Dernekler, sendikalar, köy muhtarlıkları bile el değiştiremiyor...
Adam bir kere seçildi mi, ebediyen orada kalmanın hesabını yapıyor. "Nasıl yaparım da hep ben iktidarda kalırım" diyor ve bunun gereğini yapıyor. Bir bakıyoruz, elli senedir aynı adam aynı sendikanın, spor kulübünün, falanca filanca derneğin başkanı. Nesiller değişiyor, onun iktidarı değişmiyor.
Partiler de öyle...
"Git kardeşim... Azıcık da öteki arkadaşımız yapsın" dediniz mi, anında "hain" oluyorsunuz...
MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye "verdiğiniz siyasi kayıplar, yaptığınız siyasi hatalar, ülkemizin de rotasını bozdu. Siz etkili siyaset üretemediğiniz için Türkiye zarar görüyor" dedik, olanlar ortada.
"Sittin sene ben başkanım" diyor adam...
Ya Rab!..
Halimizi görüyorsun. En tepeden en dibe kadar biz buyuz...
En tepedeki de en alttaki de başkanlık istiyor...
Biz de köleleşmek istemiyoruz. Özgür irademizle davranmak için, özgür toplum, özgür ülke, özgürlükçü siyaset istiyoruz.
Yapıp eylediklerimizden bir tek sana sorumlu olalım. Onlara değil... Nihayetinde onlar da sana dönüp, tıpkı bizim gibi yaptıklarının hesabını vermeyecekler mi?
İlahi adalet önünde yargılanmada eşit değil miyiz?
Her şey apaçık olmayacak mı?
Evet!
Öyleyse dünyada neden başkalarının kulu kölesi olalım?
Ya Rab!!
Bize akıl fikir ver, iyi niyet nasip eyle...