Dolmabahçe’de mutabakat...

AKP Hükûmeti muhtemelen “vatana ihanet”ten muhakeme edilecek. Recep T. Erdoğan bunu sezdiği için Dolmabahçe Mutabakatı’na karşı çıkıyor.

Türkiye’yi parçalayan böyle bir mutabakattan, AKP’de her şeyi kontrolde tutan, hele “Başmüzakereci” sıfatıyla Oslo, İmralı ve Kandil’in git-gel trafiğini idare eden R. T. Erdoğan’ın haberdar olmaması mümkün değildir. Ahmet Davutoğlu, R. T. Erdoğan’a haber vermeden böyle bir mutabakat metnini açıklatamaz.

Kimse temas etmiyor ama bence R. T. Erdoğan’ı ikaz eden ve uyandıran asker olmuştur.

Asker, bölücü kesimle asıl mücadeleyi yürüten unsurdur. Hiçbir surette Dolmabahçe Mutabakatı’na “Evet.” demesi düşünülemez. Millî Güvenlik Kurulu’nun üyesi olan askerin ülke bütünlüğü üzerine söz hakkı siyasîlerden de önce gelir.

Doğrudan hatırlatılmasa bile, R.T. Erdoğan, 12 yıllık başbakanlığında askerin ne istediğini ve ne istemediğini anlamış, böyle bir metni gönlü arzulasa bile aklı reddetmiştir.

Biliyorsunuz ‘İkinci Sevr paçavrası’, 28 Şubat 2014 günü Dolmabahçe Sarayı’nda AKP Hükûmeti’nin ve PKK’nın ortak deklarasyonu olarak okundu. Abdullah Öcalan’ın maddeleri olarak telaffuz edilen 10 maddelik mutabakat metni Anayasa’nın “değiştirilemez” ilk dört maddesini ortadan kaldırıyor, Türkiye bölünüyor.

Birinci Sevr Muahedesi ile İkinci Sevr Muahedesi arasında inanılmaz bir benzerlik var.

Birinci Sevr’i, Fransa’da Sévres (Sevr)’de, seramik müzesinde 10 Ağustos 1920’de, Sadrazam Damat Ferid Paşa, eski Maarif Nazırı Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa, Bern Sefiri Reşad Halis ve eski Şurâ-yı Devlet (Danıştay) Başkanı ünlü şair Filozof Rıza Tevfik imzalamıştır.

Türkiye’yi bölen, Ermenistan ve Kürdistan’ın kurulmasının yolunu açan, Düvel-i Muazzama’nın işgalini kabul eden böyle bir metnin Padişah’ın bilgisi ve izni olmadan imzalanması mümkün mü?

Saltanat Şurası’nda Padişah Vahideddin, antlaşmayı kabul edip etmediğini belirsizleştiriyor. Kabul için ayağa kalkılması isteniyor, Vahideddin ayağa kalkıyor ama salondan çıkıyor. Kabul mü, red mi? Bilinmiyor.

Birinci Sevr’in her merhalesinden haberi olan Vahideddin’le İkinci Sevr’in her merhalesini takip eden R. T. Erdoğan arasındaki son kerte kararındaki fark, birincinin, içinin elvermemesiyle beraber, konuşmaması, ikincinin çok konuşması ve sonra açıktan reddetmesidir.

Birinci Sevr’i Osmanlı İmparatorluğu’nu yutmak isteyen Batılı ülkeler dayatmıştı. İkinci Sevr’i aynı güçlerin arkasında olduğu A. Öcalan dayattı.

R. T. Erdoğan’ın önce mutabık kaldığı A. Öcalan’ın metni zaten uygulanamayacaktı. Böyle bir metin savaş sebebidir.

Vahidedidin, Mustafa Kemal’in Ankara’da anında reddettiği metni tasdik etmemiş/edememiştir. Mustafa Kemal: “Sevr Muâhede-si, Türk mil-le-ti için o ka-dar meş’ûm bir idam kararnâme-si-dir ki...”der. (Nutuk, 1927, s. 451).

Hemen hemen aynı maddeleri muhtevî Oslo Mutabakat Metni’ni 2012’de kabul eden R. T. Erdoğan, iki sene sonra, Dolmabahçe Metni’ni, mutabık kalındığı hâlde, sonra neden reddetti? Gerçekten asker mi devreye girdi?

Muhakemeden kurtuluş yok!

Yazarın Diğer Yazıları