Dini yanlış anlarsan...
Dün ilâhiyatçı "Âdem Özoğul"un mektubunu vermeye başlamıştım. Âdem Özoğul, "Bilimden, akıldan uzaklaştığımız için her felâketi, her zulmü, her acıyı, her çaresizliği, her hastalığı Müslümanlar yaşıyor." diyor.
Yunus çok güzel söylemiş:
"İlim 'ilim bilmekdür 'ilim kendin bilmekdür / Sen kendüni bilmezsin yâ niçe okumakdur // Okumakdan ma'nî ne kişi Hakk'ı bilmekdür / Çün okudun bilmezsin ha bir kurı emekdür // Okıdum bildüm dime çok tâ'at kıldum dime / Eri Hak bilmezisen 'abes yire yilmekdür / Dört kitâbun ma'nîsi bellüdür bir elifde / Sen elif dirsün hoca ma'nîsi ne dimekdür // Yûnus Emre dir hoca gerekse var bin hacca / Hepisinden eyüce bir gönüle girmekdür"
İlâhiyatçı okuyucumuzun mektubun devamını Yunus'un derin anlam yüklü gazeli çerçevesinde okumalıyız:
"H. Karaman gibi İslâm'ı yanlış anlamış, yanlış yorumlamış insanlar ve onların benim gibi yetiştirdiği emekli de olsak din mürekkebi yalamışlar... Ülke, bu din anlayışıyla huzur bulamaz, Yüce Mevlâ'nın son dini, ekmel dini bu anlayışla doğru olarak yaşanamaz. Bilimsellikten uzak, evreni tanımayan, varlığı bilmeyen, Yüce Yaradan'ın sanatını keşfedemeyen din adamları, ilâhiyatçılar, Yunus Emre'nin dediği gibi bin defa hacca da gitseler, katkı sunamayacaklardır, mutlu kılamayacaklardır. Çevrenizde gördüğünüz dinî yaşantısını dışa vuranlar, problemli değil mi? Sakalı, şalvarı, çarşafı, tarikatı, cemaati, vakfı, derneği öne çıkaranların derininde ne yazık ki öyle şeyler var ki... Bu insanlar, bir yerde mazurdur. Mazur olmayanlar ise din mürekkebi yalamışlar ve dinden bahsedenlerdir. Bilmeyi, bilimi ciddiye almayanlardır. Cılkı çıkarılmış yüzlerce imam hatip, inanın sorun yaratacaktır. Taliban, Selefîler, Haricîler, IŞİD'ciler, Vahhabîler ne ise işte öyle bir yapı oluşacak. Çünkü imam hatip lisesi hocaları benim gibi sıkıntılı; ne aktaracak öğrenciye?!"
Ötüken Neşriyat'a 30 yıl emek vermiş, daha öncesi Kutluğ Yayınları'nı kurmuş, daha da öncesi 1960'lı yılların sonlarına doğru İstanbul'da Ülkü Ocakları Birliği'nin başkanlığını yapmış Erol Kılınç'ın "Damla Damla Yaşadıklarım"dan bahsetmiştim. Bu kitapta bir dönemi aksettiren çok anekdot, çok bilgi var.
"Siyasî İslâmcılar", Türk'ün önünü kesmek için ne oyunlar oynuyorlar. Bunlara "insan" denir mi, diye düşünmeden edemiyorsunuz.
"Nurcu" kesimin bir bölümü artık kimden emir aldı veya kimden imkân bulduysa, Milliyetçi Hareketçileri "kâfir" demeye getiren bir broşür neşretmişlerdi. Yıl 1969. Genel seçimden hemen önce. Bunlar Ahmed Naîm'in uzantılarıydı. Said-i Nursî'de olmayan, talebelerinde nasıl oluyor? (Nurcuların ağabeylerinden Abdullah Yeğin'in bu kitapla ilgili sözlerini sonra vereceğim.)
Erol Kılınç, "Ülkücülere Yönelik Kâfirlik İddiaları ve Nifak Tezgâhları" başlığı altında "İslâmî Hareket ve Türkeş" kitabının nasıl yayınlandığının ve nasıl bir cevap verildiğinin hikâyesini yazıyor. Mustafa Polat-Bekir Berk ikilisinin ortaya çıkardığı kitaba cevabı yazanın adını vereyim önce: "İslâmcı" Kadir Mısıroğlu! Şaşırdınız değil mi? Yarın açıklayacağım.