Din adına sapkınık!
Ak Partililer, evlere ellerinde koca koca poşetlerle giriyorlar. Bizim zilimizi de çalmışlar. Kapı görüntülü. Yukarıdan kim geldiğini görüyorsunuz ve konuşuyorsunuz. Ak Parti'den geldiklerini söylemişler. "Size oy vermiyoruz, muhalifiz." dendiği hâlde, "Olsun, konuşmak istiyoruz." diyerek ısrar etmişler. "Konuşmaya gerek yok." cevabını alınca, "Hediyemiz var, onu verilim." demişler. Tabiî gerisin geriye dönmüşler.
Oy için ikna usulü "hediye" dağıtmak olmamalı. Binlerce, yüz binlerce, milyonlarca ev... "Hediye" havadan gelmiyor; para demek. Bu para herhâlde devletin partilere verdiği belli orandaki para değil. Devlet ne kadar verirse versin yetmez! Nasıl toplanıyor bu para? Muamma!
R. T. Erdoğan, mitinglerinde, 200 gram galiba, çay poşetleri fırlatıyor kalabalıklara... Çay hatıra olarak saklanacak bir şey mi? Demleyip içecek. "İslâmcı" partinin başındaki zatın yaptığına bakın! Çiçek atsa tamam. Arada attığı da oluyordu. Bu seçimde iş tamamen maddiyata döküldü.
Poşetleri kapmak için birbirini itmeleri, birbirinin üstüne çıkmaları, arada itişip kakışmaları ve hatta vuruşmaları, insanlarımızın ne hâllere düşürüldüğünü göstermez mi?
R. T. Erdoğan, Adana'da, mitingde bu kavgayı gördü ve müdahale etmek zorunda kaldı. Görüntüleri var. "Bak ben çok üzüldüm, çok üzüldüm. Böyle kavga olmaz. Gelin ön tarafa ben size birer tane vereyim. Eyvah eyvah... Ben sizin hepinize çay vereyim, neden orada kavga ediyorsunuz, ayıptır." diyor.
"Ayıp" olacağını baştan düşünmek gerekmez mi?
Diyanet artık gözümde yok. Mesele "parti" noktasına gelince, susuyorlar veya partinin yaptıklarını haklı çıkarmak için Kur'ân'ı âlet ediyorlar. Bu "kayırma" İslâma hizmet değildir; İslâmı anlatmak değildir.
Cemaatler/tarikatlar farklı mı?! Onlar ne maksatla teşekkül ettiler? İnsanın başkasının değil; Allah'ın kulu olduğunu anlatmaları gerekmiyor mu? Ama görüyoruz ki; birinci düsturları: Kula kulluk. İkinci düsturları: Menfaat sağlayacakları iktidarlara yanaşmak.
Cemaatler/tarikatlar ne zamandır kimi desteklediklerini açıklayacaklarının merakı içindeydim! Şuradan buradan sesler çıkmaya başladı.
Sarığı başına, cübbeyi sırtına geçirince kendisini "şeyhu'l-meşâyıh" (şeyhler şeyhi) gören biri: "Birinci Türkiye Cumhuriyeti son buldu, ikinci Osmanlı kuruluyor, onun başı da Tayyip Bey birinci padişahımız olarak gözüküyor." diyerek sözüm ona keramet buyuruyor!
Bir sarıklı da, "Bu seçimden zaferle çıkmamızı nasip eyle... Biz biliyoruz ki bu İslâmla küfrün savaşıdır... Kâfir güruha fırsat verme, onlara bir başkanlık, bir muhtarlık dahi ihsan eyleme yarabbi!" diyebiliyor!
Nurcuların kollarından biri "evvelen, saniyen, salisen..." diye sıralayarak destek bildirisi yayınlıyor, bu seçimin "sapkınlar-nifakçılar" ile "Reis-i Cumhur" arasında geçtiğini söyleyecek kadar aklını satılığa çıkarıyor:
"Ehl-i dalâlet ve ehl-i nifak topyekûn Reis-i Cumhurumuzun şahsına muhalefetle vatan ve milletin birlik ve beraberliğini hedef almış..."
Ey ilâhiyat profesörleri! "İslâm" adına bir sözünüz yok mu?! Korkuyor musunuz? "İlim" korkuyu yener.
İktidardakiler, bizden olmayan, bize karşı aday çıkaran illettir, zillettir, bilmem nedir, diye sıralaya sıralaya bitiremeyince, elbette peşlerinden gidenler vur deyince öldürüyorlar!
Allah'ım! Kula kulluk edenleri hidayete erdir!