Dilimizde dualar ve beddualar

Dil, deyimlerle, atasözleriyle, ortalık sözleriyle, hatta sövgüleriyle, argolarıyla, beddualarıyla, hayır dualarıyla (kargışlarıyla, alkışlarıyla) zenginleşir.
Bir daha yazayım: Bir dilin kendisinden olması için en önemli iki şart vardır. Sayılar ve sövgüler alıntı olmamalıdır.
Türk Dünyasının dört bucağında, aynı kelimelerle sayılarını, aynı kelime ve söz dizimiyle sövgülerini duyarsınız. Bunu Orta Asya’da, Türk ülkelerinin hepsinde gördüm. (Bu yazdıklarım, “etnisite kutsayıcıları”na önemli bir nottur!)

***


Prof. Dr. Halil Ersoylu, her zamanki gibi, ciddî bir çalışmaya imza atmış ve “Türk Dilince Dualar, Beddualar” ı çıkarmış. Prof. Dr. Ersoylu diyor ki:
“Türk dilince yapısını, sesini, sözünü bulan, Türk milletinin dinî inançlarından, kültür ve yaşayışından, dünya görüşünden, gelenek ve göreneklerinden, kısacası kendi öz varlığından ilhamlar, izler alarak, onlarla var olup biçimlenerek ortaya çıkan dualar ve beddualar ilk kez bu eser ile bir alan sözlüğü durumuna getirilmeye çalışılmıştır.”
Kitap iki bölüm: Dualar ve beddualar.
Eser, yılların birikimidir. Prof. Dr. Ersoylu, duyduğu her şeyi not etmiş, okuduğu her kitaptan notlar çıkarmıştır. Bu tür kitaplar sözlü ve yazılı geleneklerin toplanmasıyla ancak ortaya konabilir. Bu da, ne kadar hızlı çalışma yaparsan yap, yıllara yayılır.
Hayret! Beddua, hayır duadan daha fazla!
Ersoylu, Açtığı madde başlarının rakamını vermemiş. Keşke verseydi. Sayfa sayısından bedduanın çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Dua, 111, beddua ise 225 sayfa!
Aslında duanın azlığı, bedduanın çokluğu, o milletin karakterini ortaya koyabilir.
Türk milleti çok mu kızgın? Hemen parlıyor, ağzına geleni söylüyor mu? Yoksa hep at sırtında Avrupa’dan ve Asya’ya yayılması, savaştan savaşa koşması, öfkesini mi artırıyor?
Bence “dua” yerleşik düzen yaşayanlarda daha fazladır. Cemaat ruhu ve müspet ilişkiler mukim insanlarda gelişmiştir. Kültür de yerleşik düzende yaygınlaşmıştır. Savaş meydanlarında “acı dil” vardır. Okunu atan, mızrağını saplayan, kılıcını sallayan ne diyecek: “Canın tamuya gitsin!”
Ersoylu, dua ve bedduada sadece Anadolu Türkçesinde kullanılan sözleri almış. Bütün Türk Dünyası araştırılırsa ortak pek çok “dua” ve “beddua” ile karşılaşacağımız muhakkak. Çünkü, bu iki söz varlığı, insan ruhunun tezahürüdür ve bu ruh, başka mekânlara göçle, başka milletlerle ilişkiyle kolay kolay değişmez.
Prof. Dr. Ersoylu’nun “Önsöz” de belirttiği gibi, Türkler, İslâmiyeti kabul ettikten sonra Arapça dua metinleriyle karşılaşmışlardır. Ancak “Dua etme, bedduada bulunma isteği ve ihtiyacı”nı Arapça bilmedikleri için ister istemez, eski inançları Şamancılık, Burkancılık, Manicilik gibi çeşitli dinlerin Türkçede bıraktığı dil ve kültür mirasından almışlardır.
Bugün bayram. Ağzınızdan daim hayır dua çıksın!
Kitabı Ötüken Neşriyat çıkarmış. (0212 251 03 50)

Yazarın Diğer Yazıları