DİB'den ezan genelgesi
Sonunda Diyanet, ezan sesinin belli oranın üstüne çıkmaması kararı almış. Kim uyar kim uymaz bilmiyorum. Ama dün, sabah ezanı, arada 400-500 m. olduğu hâlde, sanki evin içinde okunuyormuş gibiydi.
Ezan ruhumuza işlemiş. Benliğimiz. Ama... Her şeyin bir sınırı var. Dinde aşırılığa yer yoktur. Kur'ân'da buyurulur:
"... Yurîdu'llahu bi-kumu'l-yusrâ ve lâ yurîdu bi-kumu'l-usrâ..." ("Allah sizin için kolaylık istiyor güçlük çekmenizi istemiyor...") (Bakara, 2/185).
"Lâ ikrâhe fî'd-dîni kad tebeyyene'r-ruşdu mine'l-gayyi fe-men yekfur bi't-tâgûti ve yu'min bi'llâhi fe-kadi'stemseke bi'l-urveti'l-vuska lâ-nfisâme le-hâ..."("Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur...") (Bakara, 2/256).
Hadis-i şerif: "Dinde aşırıya gitmekten sakının. Çünkü sizden öncekiler dinde aşırı gitmekle helâk oldular."(Süyûtî, El-Câmiü's-Sagîr).
İkinci ayeti özellikle yazdım. Zamanımızda kimileri ilâhlaştırılıyor. Siz kim veya kimler olduğunu biliyorsunuz.
Diyanet'tekiler de korkudan ari değiller.
Anayasa Mahkemesi'nin 2016 yılında alınmış bir kararı var. Tam da darbe yılında... Gayrimüslim bir kişi, sabah ezanının yüksek sesle okunması yüzünden uykusunun bölündüğünü söyleyerek mahallî mahkemeye gitmiş. Mahkeme şikâyeti reddedince Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş. AYM de reddetmiş. Gerekçesinde çokluğun Müslüman olduğundan, demokrasiden, hoşgörüden bahsetmiş. O kişi ise ezandan değil; yüksek sesle okunmasından rahatsız hâlbuki. AYM, darbenin sıcaklığında, ezan kısılsın, diyebilir miydi!
Ezan meselesini bu köşede kaç defa dile getirdik. "Dışarıdan" biri değil; "içeriden" biri yazıyor, dedik. Dinle ilgisi olmayan "rahatsız edici" sese bir çare bulun dedik... Böyle talebi olana yafta hazır: "Ezana karşısın!" Bunun manası: "Sen dinsizsin!"
Biz "parti" dışı olduğumuz için Diyanet hiç kulak asmadı.
Sonunda Resul Tosun dostumuz Diyanet'i dize getirdi. Çünkü o "parti" içinden. Saray Mukîmi'yle başından beri birlikte! Star'da, köşesinde ezan meselesini işledi. Diyanet İşleri Başkanı Resul Tosun'u bir özel toplantıya davet etmiş, ezan sesinin rahatsız etmeyecek seviyeye indirileceğini söylemiş. Sokak arası mescitlerde okunmayacakmış.
R. Tosun önceki günkü yazısında "İtiraf edeyim ki bugüne kadar en çok tepki aldığım yazıydı. Meğer ne kadar büyük bir sorunmuş. 'Ezan düşmanı' ilan edilme ihtimaline karşı toplumun sessiz kaldığı bir sorunmuş aynı zamanda." diyor.
Milletin nasıl bizar olduğunu anlayın artık!
(Resul kardeşim, düzeltmeme izin ver. "En çok tepki aldığım" diyemeyiz, değil mi! "ilgi"den bahsedebiliriz. Ömer Asım Aksoy bile "Dil Yanlışları"nda bu tür kullanışa itiraz etmiştir.)
Geçenlerde, Üsküdar'da, Reşat Erol ve İsmail Er Bacak arkadaşlarımın yönetimindeki İslâm Medeniyeti Vakfı'na, bir çalışma için birkaç gün gidip geldim. Üsküdar'da sağa bak cami, sola bak cami! Nağmeli nağmeli öyle ezan okuyorlar ki, uzadıkça uzuyor, sesler birbiriyle çarpışıyor.
Hastası var, çocuğu var, insanların uygun olmayan anları var...
Ezan, bir çağrı sadece... Sonradan ihtiyaçtan ortaya çıktı.
Bakalım, Diyanet'in genelgesine imamlar, müezzinler uyacaklar mı?