Devleti teslim etme değil temsil etme meselesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batman''da gerçekleşen bir toplu açılışta yaptığı konuşmada, "Bay Kemal, bu millet bu devleti sana teslim eder mi? HDP ve İYİ Parti''ye devlet teslim edilir mi?" dedi.
Geçen ay, kendi partililerine yaptığı konuşmada ise muhalefete yönelik olarak "Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını da hatırlatmak istiyoruz" dedi.
Bu sözlerden 2-3 ay önce de 2023 seçimlerinin önemini vurgulayarak, "İstikametini kaybetmiş, avara kasnak gibi dolaşanlara bu memleketi teslim edemeyiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan bu çıkışların öncesinde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da "Seçim olsa da iktidarın size verilmeyeceğini biliyorsunuz" dedi.
Bu söylemleri alt alta sıralayınca, önümüzdeki seçimlerin mevcut iktidar için ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılıyor. Tabii, bu derece önemli seçimlerin nasıl sert bir siyasi iklimde gerçekleşeceği de…
Ancak seçimlerin önemi arttıkça, siyasetçilerin söylemlerinin önemi de artıyor.
Zira, bilindiği ve Anayasamızda yazdığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti.
Demokratik bir hukuk devletine uygun şekilde de siyasi iktidar belirleniyor.
Bunlar malumunuz tabii ama yine de madem tarih verilmese de seçimlere gizliden bir "start (başlangıç)" verildi; o halde önce şunları bir hatırlayalım…
Kuralına uygun seçim
Demokratik bir devletin yöneticilerinin kullanmaması gereken yukarıdaki ifadeler, aynı zamanda demokratik bir hukuk devletinde karşılığı da olmayan ve hatta demokrasiye oldukça aykırı ifadeler.
Zira, demokratik bir devlette adil ve eşit seçimlerle iktidar belirlenir ve böylece bir önceki iktidarın görevi sona erer.
Seçimlerin adil ve eşit koşullarda olması önemlidir. Aksi halde ortada -demokrasinin gerekliliği olarak- bir seçim yok demektir.
Yalnızca adil ve eşit koşullardaki seçimler rekabetçi seçimlerdir ki siyasi partilerin bu siyasi rekabetteki gayesi pek tabii iktidar olmaktır.
Seçimlerin gözetim ve denetim altında olması da bu noktada önem arz eder.
Dahası, demokratik bir ülkede, seçim sonuçlarının şaibeli olacağı hususunda veya seçim sonuçlarının kabullenilmeyeceği ya da uygulanmayacağı hususlarında şüpheye yer olmaz.
Yöneticiler de söylemlerinde bu konularda kuşku oluşturacak, halkı galeyana düşürecek veya olası durumlar için kışkırtacak ifadelere yer vermez.
Zira hukuk devleti olmak, kuralına uygun yapılan seçimlerin sonuçlarının kuralına uygun uygulanmasını da gerektirir.
Demokrasiye yaraşır seçimler öncesi, anı ve sonrasıyla hukuk kurallarına uygun olarak eşit ve adil sürdürülmüş seçimlerdir.
Teslim değil, temsil
Bunlar, önemli ve asla göz ardı edilmemesi gereken temel kriterler.
Bu açıdan, önümüzdeki seçimlerde adaylık sürecinden (ki bu, mevcut cumhurbaşkanının Meclis tarafından alınan bir erken seçim kararı olmadıkça cumhurbaşkanı adayı olamayacağı gerçeği açısından da önemli) seçim gününe, oyların sayımından seçim sonuçlarına itiraz sürecine kadar her sürecin adım adım hukuki sınırlar içerisinde olması gerekli.
Sürecin en başından itibaren göz ardı edilmeden veya siyasi hırsa kapılmadan, "önce hukuk" denilmesi; seçim sonrasında ise "işte hukuk" denilerek ortaya çıkan neticenin kabullenilmesi mühim.
Zira, seçmen, iradesini sandıkta ortaya koyduktan sonra mesele seçilen için milleti "temsil" etmektir. Bu devlet bu milletindir ve kimseye teslim edilmemektedir.