Devlet yönetimi ciddiyetini kaybedince…
Pazar akşamı ülke gündemine bomba gibi düşen bir gelişmenin üç cümlelik özetini yapıyorum:
Pazar günü saat 19:00 sıralarında TC Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak' ın Instagram hesabından istifa ettiğine dair bir açıklama yayınlandı. İstifanın ardından Twitter hesabının kapandığı görülen Albayrak' ın istifasının kendisi tarafından mı yoksa bir siber saldırı sonucu hesabını ele geçirenlerce mi yapıldığına ve gerçek olması halinde istifanın Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilip edilmeyeceğine dair tartışma başladı. İstifanın ardından saatlerce yetkili kimse/makam tarafından resmî açıklama ve yandaş kanallarda konuya dair haber yapılmadı, yalnızca sosyal medya üzerinden yapılan yorumlardan anlam çıkarılmaya çalışıldı.
Bu özet üzerinden Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde devlet düsturunun nasıl kaybedildiğine bir bakalım:
Instagram üzerinden istifa
Sosyal medya üzerinden yapılan istifa açıklamalarına yabancı değiliz. Oldukça yakın bir tarihte, başarısızca verilen bir sokağa çıkma yasağının ardından İçişleri Bakanı da sosyal medyadan istifa ettiğini açıklamış ancak istifası yalnızca 2 saat sürmüştü.
Kızgınlıkla atılan ayrılık mesajı gibi, yazım hatalarıyla dolu istifa metni için söylenmesi gereken ise şu:
Gelişmiş, nizami, devlet düsturu bulunan hiçbir ülkede bu usul ile istifa olmaz. Bu usulle yapılacak istifanın da gerçek olabileceği vatandaşın aklına gelmez, hacker işlemi olduğu bilinir ve itibar görmez. Ancak ülke yönetimindeki ciddiyetsizlik öyle bir hal aldı ki hiçbir şeye şaşırmaz olduk. Her an her şey mümkün.
Ancak biz yine de yazalım; doğru nizam, istifanın resmi usulde gerektiği şekilde yapılması ve işleme konulmasının ardından kamuoyunu bilgilendirme amaçlı medya üzerinden duyurulmasıdır.
İstifa: Tek taraflı irade beyanı
Temel hukuk kuralları uyarınca istifa, tek taraflı irade beyanıdır. Yani, herhangi bir onay gerekmeksizin hüküm doğurur.
Ancak tıpkı İçişleri Bakanı Soylu'nun istifasında olduğu gibi, Albayrak'ın istifasında da konuşulan -istifanın gerçekliğinin yanısıra- Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilip edilmeyeceği.
Bu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile gelinen durumda ülkenin en önemli görevlerinde bulunan kimselerin herhangi bir konuda karar almak şöyle dursun, kendi rızalarıyla istifa haklarını dahi kullanamayacaklarının göstergesi. Nitekim, istifa etmesi engellenenlere şahit olduğumuz gibi, istifa hakkının zorla kullandırıldığına da şahit olduk.
Oysa kamu hizmetine girmek bir hak olduğu gibi, çıkmak da bir haktır.
Ancak hatırlarsınız, Soylu'nun istifasının ardından Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Bir makam sahibinin istifasını sunması kendi takdiridir, fakat nihai karar sayın Cumhurbaşkanımıza aittir. İçişleri Bakanımızın istifası kabul edilmemiştir, kendisi görevine devam edecektir" ifadeleri kullanılmıştı.
İşte geçilen hükümet sistemiyle perçinlenen otokratik rejimin yönetim anlayışı böyle.
Lider ne derse o. Göreve getiren görevden canı ne zaman isterse o zaman alır.
Bu noktada, her ne kadar bakanın istifa haberi, Türk Lirası'nın bir nebze güçlenmesine neden olsa da asıl problem hükümet sisteminin ta kendisidir.
Resmî makamların ve yandaş medyanın suskunluğu
Ülkenin Hazine ve Maliye Bakanının istifası Sabah, Takvim, A Haber gibi iktidara yakın yayın kuruluşlarınca haber yapmaya değer görülmedi. Yeni Şafak bir anlık kafa karışıklığı yaşadı, tweet attı ancak kısa sürede sildi. Devlet Kanalı TRT Haber sessiz kaldı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ise istifadan ancak 17 saat sonra açıklama yapacağını duyurdu ancak dün bu yazıyı yazı işlerine gönderdiğim saatlerde açıklama henüz yapılmamıştı.
Üstelik, söz konusu bakanın Maliye Bakanı olması bu noktada özel bir anlam taşıyor. Çünkü ekonominin en büyük düşmanı belirsizliktir. Çünkü belirsizlik, güvensiz bir ortam yaratır ve başarılı ekonomi için gereken güvenilirliktir.
Yatırımcıların güvenini azaltan demokrasi dışı uygulamalara ve istikrarsız ekonomi politikalarına bir de kararsız ve öngörülebilir olmayan yönetim yapısının eklenmesi bugünkü ekonominin sebebidir.