Devlet Bey’in ‘temiz kağıdı’ neyi değiştirir ki!
Neresinden bakarsanız bakın bugün “Milliyetçi Hareket” için tarihî bir gün. Daha önce yazdığım gibi ya “durağanlık” tercih edilecek ya “hareket” . “Durağanlık” tan kastım belli... Mevcut MHP yönetiminin devamı, aynı zamanda gerileyen oy’un, gündemin çok gerisinde kalışın, halktan kopukluğun, üretimsizliğin, özden uzaklaşışın da ibrası demektir, kabulü demektir. Şuurlu hiç kimsenin bunu göze alabileceğini sanmıyorum!
Bu memleketin meselesidir, Türk milletinin, Türk Dünyası’nın meselesidir. Mutlaka “değişim” in olması gerekir. Herkesin gözü Milliyetçi Hareket Partisi’nde... Partiler kanununa göre kurulmuş ve partiler kanununa göre faaliyet gösteren bir kurum ama “fikir” kökü derinlerde ve “particilik” zihniyetinin tamamen dışında. İçinden geldiğimden değil; “misyon” unu idrâk ettiğim için, MHP’nin Türk halkının hissiyatını, beklediklerini karşılayabilmenin ötesinde, “hissiyat” ı kontrol edebilmeli, “beklenenler” in ötesine geçip kitlelere yeni umutlar aşılamalıdır.
Ya “yorgunlar” seçilecek ya “dinamikler” ! İkisinin ortası yoktur. Kendisini yenileyemeyen, “var olan”ı elinde tutmakla yetinen, “uyanan dev” in önünde duramaz. Bugün değilse, hemen yarın, kenara çekilecektir. Ama “izzet” le mi, yoksa “zillet” le mi çekilecek! Millet ayakta; “yeter” demektedir. Direnme boşunadır. Meşguliyettir, bu asil insanlara yüktür; azaptır!
“Yarın” nasıl olsa çekileceksiniz. Bugün çekilin ve bu milleti sevdiğinizi, yine sıranızı bekleyeceğinizi herkes görsün.
Bir partinin genel başkanı “MİT” ajanı “dır, değildir, diye tartışılıyorsa, bunu da büyük kongreden önce açıklama ihtiyacı duyuyorsa, bu iş, her zaman söylüyorum, bitmiştir.
Her yönüyle bitmiştir.
Devlet Bey’in, hele dünkü bir gazetede çıkan MİT’e dair açıklamasından sonra yapacağı tek şey, “İzzet ü ikbal ile çekiliyorum. Kongremiz partimize milletimize hayırlı olsun, seçilecek arkadaşın en büyük destekçisi benim” demektir.
Devlet Bey, 15 yıldır genel başkan... İlk defa, genel başkanlığı bu derece tartışılıyor. MHP’nin bir misyonu olduğunu bilen bir genel başkan, “Bahçeli’yle gitmez!” sözü herkesin dilinde ise bu makamda durmaz!
MİT açıklaması, MHP genel merkezinin akıl sistematiğinin durması, akışının bitmesidir.
Olamaz böyle şey!
Süleyman Demirel, Ragıp Gümüşpala’nın 30 Kasım 1964’de yapılan Adalet Partisi’nin büyük kongresinde genel başkanlığa aday olduğunda, karşısında, milliyetçi aileden gelen Sadettin Bilgiç (kardeşleri Sait Bilgiç ve Emin Bilgiç millî hassasiyetleriyle temayüz etmişlerdir.) Demirel’in “mason” olduğunu söyledi, gazeteler bunu yazdı. Demirel, “mason olmadığı”na dair Mason Locası’ndan imzalı mühürlü bir mektup almış ve -güya- mason olmadığını ispat etmişti. Bu yüzen Mason Locaları bölünmüştür. Hâlâ, 48 yıl oldu, Masonlar arasındaki ikilik giderilememiştir. Birçok yerde, Demirel’in mason locasına kaydına dair evrak da yayınlanmıştır.
Devlet Bey’in, avukatı aracığılıyla müracaatı üzerine MİT Müsteşarlığı’ndan “Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin kurumumuzla herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır” cevabını alması, Demirel’in Mason Locası’ndan “temiz kâğıdı” almasına benziyor. O da tam kritik seçim arifesinde böyle bir teşebbüste bulunmuştu. Devlet Bey de aynısının tıpkısını yaptı!
Devlet Bey, MİT’te vazife aldı veya almadı; MİT de bu devletin bir organı neticede... Ama şu da bilinmelidir. MİT’te vazifeli olmak ne günah, ne ayıp, ne ihanet... Size burada MİT’te görev almış, oradan emekli olmuş, bunların çokluğu -Başbakanlığın bilinen kadrolarından emekli olurlar- isimleri saysam, şaşar kalırsınız. Ama davranışlarında bir “ihanet”, başkasının adına çalışma asla yoktu. Anladığım kadarıyla, mantık şu: MİT’e başkaları girip devleti yanıltacaklarına biz girelim! (Ama, İbrahim Metin, “İhtilâlciler Hesaplaşıyor”kitabında, Türkeş’in ihtilâl içinde ihtilâl yapılarak yurt dışına sürülmek için evinde mahpus tutulduğu bir sırada kaçırmaya teşebbüs ettiklerinde, yanlarındaki bir arkadaşlarının bu teşebbüslerini MİT’e bildirmesi yüzünden netice alamadıklarını yazar.)
MİT’in işleyişini bilmediğim, içinde bulunan bir kişi “MİT’çiyim”, diye karşıma gelmediği için ayrıntı soramadım. (Unutuyordum... Bizzat “MİT ajanı” olarak kimliğini gösterip görüşmeye gelenler oldu. Yıllar önce, gazetecilik sezgisiyle, savaş emareleri görülen bir ülkeye gitmiştim. Orada tek Türk gazeteciydim. Geçtiğim haberler dikkatlerini çekmiş muhteremlerin... O zamanki gazeteme, benimle sohbete gelmişlerdi! Ayrıntısını ileride kitapta vereceğim.)
Kendisine güvenen insanın böyle “temiz kâğıdı” almasına da gerek yoktur, güler geçer. Devlet Bey’in bu hareketi bile artık “değişim”in şart olduğunu gösteriyor. Karar halkımız adına üst kurul delegelerinin. Mesûliyet büyük!