Dershaneler kapanamazdı
“Her şey benden sorulur, her şeyi ben yaparım, herkes bana hesap verir...” diyen bir kişinin çılgınlığı eğitimin altını üstüne getirdi; binlerce öğretmen, milyonlarca öğrenci, milyonlarca veli tedirgin edildi, karamsarlığa sürüklendi.
Dershanelerden bahsediyorum.
Halkın üzerine o kadar gidildi ki; çok insanda, mutlaka kapatılacak, kimse “Tek Adam” karşısında bir şey yapamayacak korkusu hâkim kılındı.
CHP dershanelerin kapatılması meselesini Anayasa Mahkemesi’ne götürdü ama kimse umutlu değildi.
“Tek Adam” dershanelerin kapatılmasını hayatının gayesi yaptı. “Paralel” dediği kesime karşı mücadelesinde en büyük silâhı dershanelerdi. Dershaneleri kapatır, yurt içi ve dışı mekteplerine el atar, onları da öldürürse intikamını alacağını hesap ediyordu ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Ne tam intikamını alabildi, ne 17/25 Aralık’ı silebildi.
Şimdi “en tepe”de otursa dahi, herkesin aklındaki “intikam hissi”nin o kastettiği “yapı”ya değil, Türk milletine zarar verdiğidir ve yine herkesin aklındaki 17/25 Aralık Türkiye’nin en büyük yolsuzluk ve hırsızlık hâdisesinde birilerinin mutlaka hesap vereceğidir.
Anayasa Mahkemesi Türkiye için hayatî meseleye dönüşmüş dershanelerin kapatılması hususunda neden geç karar verdi?
Aklınızdakini ben söyleyeyim: Korkudan!
“Tek Adam”ın şerrinden korktular. Anayasa Mahkemesi Başkanı çıksın söylesin: “Hayır korkmadık... Mevzuat karışıktı ancak karar verdik.” Hayır, diyemez! Aylar geçti, yıl oldu herkesin dört gözle beklediği karar nasıl verilemez!
AYM üyeleri 7 Haziran’ı gözlediler. Seçimde “Tek Adam” gücünü korusaydı, kesinlikle söylüyorum, mahkemenin kararı dershanelerin kapatılması yönünde olurdu. Çünkü adam korku salmıştı. İstediği karar çıkmazsa savcı, hâkim dinlemiyor hapse attırıyordu.
Nasıl izah ederlerdi bilmiyorum ama kanun maddelerini eğer büker ve oy çokluğuyla kapatılmasına karar verirlerdi.
Allah Türk milletine yardım etti, seçimler ayaklarını tökezletti. İnsanlar korkularından birazcık sıyrılabildiler, gerçekleri görmeye başladılar.
Önce de yazdım, herkes söyledi, hür teşebbüsün önü kesilemez.
Sürekli gecekondu üniversiteler kurdular, sürekli imam hatip liseleri açtılar ama arz-talep dengesini bir türlü tutturamadılar. Eğer her lise mezunu üniversiteye girebilseydi, imtihana gerek olmaz, dershaneler de anlamını yitirirdi. Öyle değil işte!
Devlet, merdiven altı dershaneleri, sömürücü dershaneleri sıkı kontrole alabilir, hatta dershane açılmasını zorlaştırır ama yok sayamazdı.
Demek istediler ki; okullarımızda kantinler var, okul çevresindeki bütün bakkallar, kafeler kapatılsın! Olabilir mi?
Dershane, sadece “Paralel” dediklerinin yok ki... Dershane bir iş kapısıydı. “Paralel” dedikleri zuhur etmeden önce de vardı. Sonrasında da farklı insanlar dershane açtılar.
AVM raportörü, kumarhanelerin 1998’de kapatılmasını örnek vererek dershanelerin kapısına kilit vurulmasını istedi; başka hiçbir örnek bulamayınca “zararlı”yı, “faydalı”ya emsal göstermekten çekinmedi. Bu da tarihe düşülecek ibretlik bir not. Çok bunalttılar insanı... Neyse ki zarardan dönüldü.