Deprem: Öfkeli devenin sırtında yaşamak
Asırların depremi ülkemizi vurdu. 50 binden fazla insanımız hayatını yitirdi. Milyondan fazla bina ya yıkıldı ya artık oturulamaz hâle geldi.
Deprem tabiî afet. Yıkıma, ölüme sebep ise yine insan. Sağlam zeminde sağlam bina yapılsaydı, nice hayat kurtulacaktı. Bütün bunların mesuliyeti, geçmişten bugüne ülkeyi idare edenlerin sırtında.
Türk Yurdu ve Kardeş Kalemler dergilerinin Mart sayıları, deprem özel sayaları olarak çıktı.
Biliyorsunuz, Türk Yurdu dergisi 1911''den beri çıkıyor. Kardeş Kalemler, Sovyetler dağıldıktan sonra çıkmaya başladı. Bütün Türk dünyasına hitap ediyor.
Türk Yurdu''nda konu başlıkları:
Mehmet Öz: Kahramanmaraş Depremlerinden de Ders Almayacak Mıyız? / Süleyman Pampal: Türkiye Gerçeğinde, Yaşanan Son Depremlerin Analizi / Turan Erkoç: Kabuk Değiştiren Afet Yönetimi / Mehmet Eryılmaz: Afet Dinamik Bir Süreçtir / Göker özden: Depremde Afet Yönetimi / Celalettin Yavuz: Doğal Afetlerin Millî Güvenliğe Etkisi / Murat Şahin: Yaşadığımız Coğrafyanın Gerçeklerinden Biri Olan Depremin Psikolojik Ve Toplumsal Boyutları / Yenal Takva - Zeynep Yeşim İlerisoy: Binalarda Depreme Dayanıklılık Esaslı Güncel Uygulamalar / Erman Aksoy: Deprem Öncesi Ve Sonrası Adıyaman / Asena Soyluk: Mimarlık Etiği ve Deprem İlişkisi Üzerine / Hayati Bice: Deprem Ve Yayıncılık Etiği / Hasan Turunçkapı: Depremin Bölge Tarımına Etkileri / İlyas Gökhan: 1114 Maraş Depremi İle Şubat 2023 Depremleri Arasındaki Benzerlikler / Ahmet Acar: Dinamik Şehir: Hatay / Yahya Coşkun: Türk Müzeciliğinin Depremle İmtihanı / Leyla Sarısoy: Deprem Gerçekleri ve Yaşanmış Hikâyeler.
Prof. Dr. Mehmet Öz''ün "Kahramanmaraş Depremlerinden de Ders Almayacak Mıyız?" başlıklı makalesinde şu not hepimizi düşündürmeli:
"Biz ne kadar bilim ve akla uygun yapılaşma olmalı dersek diyelim, rantı hayata tercih eden anlayış, derece derece yönetim kademelerinde ve toplum katmanlarında egemendir. Onun içindir ki Gölcük depremi gibi Kahramanmaraş depremlerinin suçunu da sadece bazı müteahhitlerin sırtına yükleyip işin içinden sıyrılmamalıyız."
Eski AFAD Kriz Yönetimi Başkanı Turan Erkoç''un "Kabuk Değiştiren Afet Yönetimi" başlıklı analizi dikkatle okunmalı. "1985 yılında Özal Hükümeti, Menderes Hükûmeti''nde gecekonduları meşrulaştıran karara dayanarak imar affından sonra o güne kadar yapılan tüm kaçak yapılara ''Tapu Tahsis Belgesi'' verileceğini açıkladı ve yurtta bayram sevinci yaşandı. Ne tuhaf değil mi?" diye soruyor.
*
Genç Kalemler, Avrasya Yazarlar Birliği bünyesinde çıkıyor. Birliğin başkanı Yakup Ömeroğlu, derginin de editörü. Derginin yazı işleri müdürü ise ünlü şairimiz Ali Akbaş. Bu sayı hemen bütün Türk dünyasından acımızı paylaşan makaleler, hikâyeler, şiirleri gelince epey kalın olmuş: 228 sayfa.
Türkiye''den 15, Afganistan''dan 1, Azerbaycan''dan 27, Irak/Kerkük''ten 2, Kazakistan''dan 12, Kırgızistan''dan: 13, Kosova''dan 4, Dağıstan/Kumuk''tan 1, Özbekistan''dan 22, Tataristan''dan 2, Uygur bölgesinden 3, Makedonya''dan 3, Gagauzlardan 1, Başkurdistan''dan 1, KKTC''den 1, Kırım''dan 1 imzanın şiirleri, hikâyeleri, değerlendirmeli, araştırmaları yer alıyor.
Özbekistan''dan Roza Artıkbayeva''nın hüzünlü şiiri:
"Yüreğim de dert var, canımda ateş / Çağırsam sesimi duymazsın inan. / Ama yüreğimin gizli yerinde Derdinle / yanarım kardeşim her an. // …// Sen Müslüman ülke, dilinde Kuran / İmanı ölmeyen dostumsun benim. / Gel, şükür edelim, geçecek inan / Efsane olacak her bir Şehidin."
Prof. Dr. Nurullah Çetin''in yazısının başlığı "Türk Dünyasının Birliği, Deprem Yıkıntıları Arasında Kuruluyor", Bu başlık derginin muhtevasını özü.
*
Deprem deyince, Türk dünyası deyince… Nihal Atsız''ın 1966 Özbekistan-Taşkent''i yıkan depreme dair Ötüken dergisinin Haziran 1966''da çıkan sayısındaki "Kızılay Görevini Yapmadı" başlıklı yazısı aklıma geldi.
Özbekistan''a sık gittim. 1966 depremi, yüreklerinde derin iz bırakmıştı. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi''nden sonra gittiğimde, kime rastlasam bana bizdeki "yer kımillamasi"ni soruyordu.
"Ata Yurda Yolculuk" kitabımdan:
"Türkiye''de deprem olmuş, yerin altı üstüne gelmiş, memleket insanları ağıda doymuş taşmıştı. Biz ise, o sıra bir davete icabeti vazife bildik… Davetin maksadıyla, Türkiye''nin hâli tezat gibi görünse de... Çünkü ''Şark Taraneleri'' festivaline davetli idik ve tek gazeteci olarak Türkiye''den beni çağırmışlardı. Biliyordum ki, bizden bir ülkenin içi de bizim insanlarımıza kan ağlıyordu… Gittiğimde, kiminle karşılaşsam ''selâmünaleyküm'' deyip ardından ''yer kımillamasi''ni (Edebî dilde: ''kımirlamasi'') soruyorlardı… sonra yiten canlar, sönen ocaklar için ''ah, vah'' çekiyorlardı."
Biz "zelzele"yi Türkçeleştirirken depremekten "deprem", Orta Asya Türkleri ise "zilzile"yi Türkçeleştirirken kımıldamaktan "kımillama" demişler.
Kitabımızdan Taşkent''i yıkan 1966 depremine dair özel bilgiler de yer alır:
"Taşkent 26 Nisan 1966 sabah saat 05.00''te öyle bir deprem geçiriyor ki, taş üstünde taş kalmıyor misali... Yüzlerce insan öldü. Evler eski şehirde kerpiçten ve kerpiç de kalas çaprazları içine örülü. Kalas çaprazları, tabiî afetlere karşı korunmak için...
Yer sarsıntısı, bu tip evleri bile yıkmış. 1966 depreminde Taşkentli Özbekler büyük acı yaşamışlar. Depremde evleri yıkılmış insanlarla da görüştüm. O zaman karakışta hiçbir yardım gelmemiş.
İnsanlar yıkık evlerinin tozu toprağı altında kurtarabildikleri ekmekleri temizleyip yemişler, açlıklarını bastırmışlar. Yine yıkıntılar arasından kurtardıkları körpelere (yorganlara) sarılmışlar.
1966 depreminde Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Leonid Brejnev politbüro toplantısını Taşkent''te yaptı. Alınan karara göre bütün cumhuriyetler Taşkent''te birer ilçe kuracaklardı. Bu inşaatlarda çalışanlara buradan parasız daireler verilecekti. Bu da Rusya''nın bir asimilasyon politikasının sonucu idi. Böylece binlerce Rus''u Taşkent''e yerleştirdiler. Taşkent''in yerli halkı ise şehir dışına gitmeye mecbur kaldı. Özbekistan''ın başşehrini o dönemde Ruslar ele geçirdiler.
Rusların asimilasyon politikasına karşı yine Özbekistan direnmiştir. 1968 yılında Pahtakor (Pamukçu) Stadyumunda Ruslara karşı ayaklanan gençler bütün şehirde gösteri yaptılar. Bu isyan, depremden sonra Taşkent''e Rusların yerleştirilmesine karşı Özbek halkının ayaklanmasıydı. İsyanda binlerce Özbek genci hapse atıldı, birçok kişi öldürüldü. Özbekler isyan sonucu hapse girmiş, öldürülmüştü ama, hareketin bir faydası olmuştu; Rus akınını durdurmuştu.
Nihal Atsız 1966 depremiyle ilgili "Ötüken" dergisinde çıkan bir makalesinde, Kızılay''ın görevini yapmadığından Türk illerine yardım etmediğinden yakınmıştır:
''Neden Taşkent''e yardım edilmedi? Kızılay''ı yönetenler Taşkent''in Özbekistan''ın başkenti, Özbeklerin de Türk olduğunu bilmiyorlar mı? Bu kelimeleri ömürlerinde ilk defa işitmiş olsalar bile ''Taşkent'' ve ''Özbek'' kelimeleri onlara bir şey söylemiyor mu? Bu dört hecelik iki kelimenin bütün hecelerinden Türklük fışkırdığını anlamıyorlar mı?'' (Nihal Atsız, Ötüken, 2 Haziran 1966)"
"Deprem öfkeli devenin sırtında yaşamak" demişler.
Tedbir elimizde.