Deprem… Birlik zamanı mı, düşmanlık zamanı mı?!

Önceki akşam, Cumhurbaşkanı Yardımcısı hemşehrimi dinleyince şaşırdım, üzüldüm. Deprem organizasyonunun da başında. Arada deprem bölgesindeki çabalara dair açıklamalar yapıyor.

O bürokrat; ama, partili gibi konuşuyor. Muhalif partilerin belediyelerinin yardım ekiplerine verip veriştiriyor. O belediyeler de elbette yardımlarını öne çıkarmak isterler. İktidar partisi kendisini önde tutmuyor mu?

Muhalif partilerin belediyeleri yardımlarını anlatıyorlarsa, devlet adına konuşan hemşehrim de parti olarak değil; devlet olarak yaptıklarını anlatmalı. Kendilerini öne çıkaran belediyeler için de söyleyecekleri olabilir. "Onlar da şurada ve şurada destek verdiler. Devletin çabası yanında, deryada damla da olsa destekleri teşvik edici, motive edici, kucaklayıcı, ayırımsız, kendilerine teşekkür ediyoruz." diyemez miydi?

Deprem oldu, baştan beri "düşmanlık" üzerinde duruyoruz. İktidar kanadı ne yazık ki "düşmanlığı" pekiştiriyor.

Bürokrat böyle muhalefete verip veriştirirse, partili ne yapmaz! Ak Parti''nin eski milletvekili bir hanım, deprem bölgesinde, CHP heyeti içinde Ekrem İmamoğlu''nu görünce avazı çıktığı kadar bağırıyor: "Sen ne geziyorsun Türkiye''yi, sen İstanbul''una bak. Gelmeyin defolun, şov yapma burada defol, İngiliz uşağı defol!.."

Bir Ak Partili bu sözleri söylerken nereden güç alıyor? Ben söylemeyeyim, siz tahmin edin!

"Düşmanlık insanı köreltir, gerçekleri örter." demiştim.

İktidar tarafı "düşmanlığı" politikanın esası kabul etmiş.

Bir vahim vaziyet... Hatay''ın yarıya yakını göçkün Suriyeliler. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, geçen yıl, 15 Mart 2022''de, "12 yıl sonra Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Suriyeli olacak. Toprak almaları yasak ama Türk ortakları üzerinden ara senediyle sürekli toprak alıyorlar. Uyarıyorum, Hatay gidiyor." demiş, büyük tartışma çıkmış, iktidar kanadı Başkan''a söylemediğini bırakmamıştı.

Dün ne yazmıştım... "Türkiye 86+7 milyon. 86 milyonu T.C. vatandaşı, 7 milyonu, belki daha fazlası ülkemize kaçarak göçerek gelenler. Öyle girdabın içindeyiz ki, sayı vermek de mümkün değil. Şimdi kendi derdimize düşmüşken, sınırlarımız kim bilir nasıl oyuluyordur."

Yedi milyonunun belki beş milyonu, altı milyonu Suriyeli.

Önceki gün Hatayspor Asbaşkanı Ethem Sunar, TELE 1''de canlı yayında Hatay için: "Suriyeli vatandaşlar yağmaya başladı. Tehditlerle, korkutarak insanların ellerindeki malzemeleri çalıyor. Burada ilginç olaylar yaşanıyor ama yansımıyor. Hatay çok kötü durumda." diye ümitsiz konuşmuştu.

Asrın felâketi diyoruz, canlar yitiyor diyoruz, herkes yardıma koşmalı diyoruz, deprem sahasında kurtarma çalışmalarını kolaylaştırmalıyız, diyoruz... Kurtarma çalışmaları yaparken sessizlik esastır. Enkaz altından ses duymak isterler. Her seferinde kalabalık ikaz edilir.

R T. Erdoğan, deprem bölgesine gitti. Önceki akşam, ekranda canlı yayında, R T. Erdoğan ve etrafındaki kalabalığı bir enkaz önünde gördüm. Olacak şey değil. Enkaz üzerinde kurtarma çalışması yapanlar şaşkındı. "Cumhurbaşkanı" varmış, hiç takmadılar, "Sessiz olalım." diye ikaz ettiler, gerekeni yaptılar.

R. T. Erdoğan, Bartın-Amasra''da maden kazası olduğunda "Amasra''ya gideceğim, çalışmaları koordine edeceğim." demiş, herkesi şaşırtmıştı.

Devleti yönetenlerin zamanla yarışılan alanlara gidip kalabalık etmesi, çalışmaları sekteye uğratır.

Bizzat şahit olduğum Süleyman Demirel örneğini vermiştim. 18 Ekim 2022''de çıkan yazımdan:

"12 Kasım 1999 Düzce-Kaynaşlı depremi oldu. Ben de gazeteci olarak notlar yazmak için Kaynaşlı''ya gittim. Öyle bir deprem ki, hareket hâlindeki kamyon bile devrilmişti. Çok sayıda yıkık bina. 700''den fazla insanımızı kaybetmiştik. Enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyordu. O sıra Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Kaynaşlı''ya geldi. Öyle ardından dizi dizi korumalar, yardakçılar yok. Bir kendi arabası, bir de korumaların arabası. Aceleci bir bakan vardı. Oradan oraya gereksiz koşturuyordu. Hemen Demirel''in yanına geldi. Ben de diplerindeyim. Bakan Bey: ''Efendim, ileride enkaz kaldırma çalışmaları yapılıyor, gitmek ister misiniz?'' diye sordu. Demirel: ''Hayır, kalabalık etmeyelim, işi engellemeyelim. Herkes işini yapsın.'' dedi. Biraz bilgi aldıktan sonra arabasına bindi, geri döndü."

Çok kötü günlerdeyiz. Allah yardımcımız olsun.

Yazarın Diğer Yazıları