Denetimden kaçmak millilik midir?

Türkiye'nin milli varlıklarını Katar'a milletten habersiz satmak millilik-yerlilik midir? Aşırı vatanseverlik, derin Müslümanca siyaset etmek midir?

Peki, ülkücülük müdür?

Bu vatan, bu ülke, bu toprakların altındaki ve üstündeki her şey, Türk Milletinindir.

Dahası da var: Bizzat devletin kendisi milletindir.

Hatırlatırım.

Osmanlı döneminde değiliz, devletimizde hanedanlık değil.

Eğer öyle olsaydık, padişahımız efendimiz, mülkü Osmanî'yi, Hanedan-ı Osmanî olarak elbette kimseye sormadan etmeden, taşını toprağını isteyene belki satabilirdi. Belki diyorum, çünkü o bile sıkıntılı olurdu.

Neden?

Çünkü ortada koca bir toplum vardı ve o toplum o büyük devletin varlık sebebiydi.

Peki Cumhuriyet?

Cumhuriyet, padişahlıktan, krallıktan, derebeylikten ve de pek çok otoriter yönetimden farklı olarak bir çok önemli şey yaptı.

Birincisi, coğrafyanın vatanlaşmasını sağladı.

İkincisi, vatan haline getirdiği toprağı, hanedandan (aileden), kişiden, siyasal otoritenin elinden alıp üzerinde yaşayan herkese verdi. Toprak, uğrunda ölenlerin ortak malı haline geldi.

Ünçüncüsü, vatan toprakları üzerinde yaşayan herkesi tek tek yurttaş yaptı. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Artık kimse, siyasal otoritenin tebaası değil demek. Ona tabi olan ve fakat üzerinde hiçbir yetkisi ve otoritesi olmayan kul statüsüne indirilmiş kimseler olmaktan çıktı.

Bunun bir başka anlamı daha var. O da şudur: Coğrafya vatanlaşıp milletin ortak malı haline gelince, coğrafyanın üzerinde kurulu siyasal kurum olan devlet de halkın-milletin- toplumun ortak malı haline geldi. Vatan ortak, üzerinde kurulu devlet ortak olunca, belgesi, nüfus hüviyet cüzdanı olarak her birimizin cebine girdi. Böylece her bir insan kişisi, vatan coğrafyası üzerinde kurulu devlet kişisinin uyruğu haline geldi. Bunun anlamı çok büyüktür. Artık tebaa (yönetene tabi/bağlı olan) olmaktan çıktık, yurttaş olduk demektir.

Yurttaş olmanın vatana ve devlete sahip olmanın ne anlamına geldiğini söylemiştik. İşte bu sahiplik sebebiyledir ki, kim yasama, yürütme ve yargı gücünün asıl sahibi olacak belirlenmiş oldu. Bunların asıl sahibi millettir.

Yasama da, yürütme de, yargı da millete ait olan ve millet tarafından kendilerine verilmiş olan yetkiyi kullanır. O yetkinin genel adı egemenlik yetkisidir.

Millet bu yetkisini seçme ve seçilme hakkıyla kullanır. Bu sebeple seçmen iradesi temel belirleyicidir.

Seçmen iradesinin gerisinde egemenlik yetkisini kullanma, egemen gücün iradesini ortaya koyma davranışı vardır.

Anayasa, işte bu sebeple en önemli toplum sözleşmesidir. Herkesin buna uyması, uymayanları uyarması, gene uymayanları cezalandırması gerekir. Çünkü devletin ve vatanın sahibi olan millet, kendi otoritesini bu sayede güvende tutar.

Böyle yapılandırılmış bir siyasal topluma ulus denir. Türk ulusu/milleti, milli (ulus) devlet olmakla yetkin bir toplum haline gelmiştir, ancak pek çok kimse bunun farkında değildir.

Şimdi tüm bu sözlerden sonra başa dönersek, Katar'ın Türkiye'deki kimi kamu mallarını satın alması, elbette seçmenin bilesi gereken bir durumdur. Çünkü yönetme yetkisi seçmenindir. Seçmen, seçimle devrettiği yönetme yetki devrini denetleyemiyorsa, satan niye sattı, kaça sattı, ne kadarını sattı bilmiyorsa, geçici olarak verdiği yetki, amacına uygun kullanılmıyor demektir. İşte bu sebepledir ki seçmenin en önemli denetim aygıtı basın özgür olmalı, denetleme yetkisi verdiği muhalefet görevini tam yapabilmelidir.

Yine bu sebepledir ki Sayıştay bağımsız kalmalı, görevini tam yapmalıdır. Çünkü Sayıştay, millet adına mali denetim yapmaktadır.

Öyle ise milletten habersiz iş yapmak; ne millilik, ne ülkücülük ve ne de Müslümanlıktır.

Yazarın Diğer Yazıları